Kamera; Güven Modern Sanat Müzesi
Sanatçı ; Sagri
BABİLİN ÇOCUKLARI
Anadolu için
söylenen güzel ve anlamlı sözlerden birisi de “ Aşure Kazanı” Aşurenin iki ana
amacı vardır; çeşitlilik ve birleştirici ikram; çeşitlerin tadının insanın
ruhuna akması…
Bir sözü ne kadar
sık söylerseniz, onun amacından o kadar uzaklaşmışsınızdır. Tıpkı, bütün gün
ben” namusluyum “diyenlerin namus anlayışının raydan çıkmış olabileceği gibi…
Gün geceye karışmış.
Süleymanpaşa İlköğretim Okulunun sokağında ilerliyorum. Gecenin ıssızlığı,
dinlendirici karanlığı sarmış sokağı ve çevreyi. Sağdan, soldan yayılan
ışıklar, iskelenin üzerinde çalışan sıva işçilerin gölgelerini, gizemli bir
şekilde ortaya çıkartıyor.
Birisi altta harç
hazırlayıp yukarı gönderiyor. Yukarıda iki genç; sanki el yordamıyla
görüyorlar. Kulak yordamıyla dokunuyorlar. Sezgileriyle görüyorlar… Her türlü
ışıktan, güvenlik önleminden uzak; üstlendikleri görevi Babil Kulesinde çalışan
işçiler gibi, güneşin ve gecenin zıtlığına aldırış etmeden; yağız bedenlerinden
damlayan terleri silmeye bile gerek duymadan; yürekli bir sevda içinde
çalışıyorlar.
Babilin kulesini
yüceltmek, yaratıcıya daha yakın olmak için neredeyse hiç durmadan çalışan
işçiler gibi; ritmin, ahengin, istikrarın gölge oyuncuları gibi; en değerli
mesleğin kayıp kahramanları olarak çalışıyorlar.
Onların gece
yaptıkları işe gün; aydınlığın içinde baktım. İnce, özenle ve usta işi sıvanın
sahibi o isimsiz gençlerdi. Babil’in, Sümer’in, Asur’un, Selçukluların,
Osmanlının; Roma’nın, Mısır’ın, Bizans’ın içinden süzülüp gelen gençler…
Babil Uygarlığı
günümüzden dört bin yıl önce kuruldu. Sümer Uygarlığının küllerinden yeşeren
büyük,meziyetli uygarlık. Tıpkı diğerleri gibi… Siz,yandı, bitti, kül oldu
sanırsınız. Ama öyle değil… Anadolu’da, Mezopotamya’da, Orta Asya’da yeşeren ve
öldü sanılan kaç uygarlık varsa; hepsi imbiğin içinden geçip Anadolu’yu yurt
edindi.
Bilirsiniz göklerde
çok büyük yıldızlara Süpernova denir. Oldukça büyük ışık saçarlar. Ve öyle
büyümüşlerdir ki kendi ağırlıkları altında kalıp çökerler. Çökmeden önce
güneşlerden öte ışık yayarlar. Tıpkı Roma İmparatorluğunun, Mısır Uygarlığının,
Osmanlı Uygarlığının çöküşü gibi…
Bilim insanları büyük
çöküşlerin vakum etkisi yarattığını söylerler. Onların çöküşü; bir başka
uygarlıkları çeker merkeze. İnanılmaz bir oluşum başlar; tekrar, tekrar…
Babilin Çocukları
karanlığın içinde sıva yapıyorlar; ahenkli fısıltılar, türküler eşliğinde. El yordamıyla;
sanki sonar ve radarlarını çalıştırmış üstün cihazların yardımıyla yol alan
denizaltı, bir jet gibi; insan ruhunun geçmişiyle ne büyük birliktelik
yaşadığını; adı, dili, ırkı, dini ne olursa olsun; insanın genlerinde ve
ruhunda taşıdığı büyük zenginliği; o muazzam folkloru görmenin ihtişamını
haykırıyorum sizlere…
Balil Kulesi dünyanın
yedi harikasından birisi kabul edilir. Zamanımızdan çök öte, göğe yükselen; yer
ile gök arasında köprü, uzlaşma arayan ve insanın yetmezliğiyle yaratıcının
insana verdiği cezanın da simgesi. Aynı zamanda bir uygarlığın diğerlerine,
diğerlerinin mühendisliğine, mimarisine, hikâyelerine, edebiyatına olan
görkemli ihtiyacını da anlatır.
Bir başka anlatıcı
ise 1979 Atina doğumlu Georgia Sagri. 14. Bienal etkinliğine katılan, kendi
sanatını kendi bedeniyle üç boyutlu olarak Modern Sanat Müzesinde bir başka
insanlık kavgasını barışa, bütünleyici bir kültüre davet çağrısıyla sunuyor.
Sagri, çalışmasına “
İstanbul’da ilk bilimkurgu kitabım Din.” Diye isim vermiş. Bütün dinleri bir
araya getirip daha eşitlikçi, daha adil bir yaşam çağrısında bulunuyor. Sadece
sanatın nazik ve çok sesliliğiyle… Tamamıyla barışçıl olarak… Bilinen ticari,
siyasi ve o muhteşem kurnazlıklardan öte…
Babilin çocukları da
gecenin içinde aynı yolu kendi zanaatlarıyla alıyorlar. Nereden, hangi diyardan
geldiklerinin hiçbir önemi yok. Bu kadar kıymetli meslekleri binlerce yıldan bu
yana yaptıkları halde; onların önemini, onların varlıklarını toplumların
başköşesine oturmamış olmamızın buruk özrünü kim sahiplenecek?
Öğretmeni kutsal
yapan bizler; sonra o kutsalı öldürüp nasıl usulca gömdükse; hiçbir zaman
yüceltmediğimiz bu görkemli zanaatların onların hak edişlerinin, sosyal
güvencelerinin, iş emniyetlerinin eksik kalışı; hangi eksik bakışımızla
açıklanacak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder