Kamera; Güven -TEKİRDAĞ
Şair,yazar; Öksel Demir
TANIĞI HÜZÜNDÜR SONBAHARIN
52 sayfadan oluşan
bir şiir kitabı. Sadece şiir kitabı mı? Hayır! Bir sesleniş; zamanlar arasına
sıkışıp, sadece anılarda yaşamaya karşı edebi direniş…
Tanığı Hüznüdür
Sonbaharın, Öksel Demir’in İlkbahar’da Heyamola Yayınlarından çıkan eseridir.
İki zıt, iki tamamlayıcı mevsimin geçiş törenlerinde hem yaz ay’ı coşkusu, hem
de kış dinginliği bulmak için, ilk ve son, geçişinin tadına baklamı insan. Şair
de böyle yapmış; yaşamının henüz terlemiş bıyıkları, ülkemizi diyar diyar gezdiği
zamanlardan bu an’a elli yıllık birikimin imbik süzülüşünü aktarmış 52 sayfalık
incecik kitabına.
Kitabına ismini
verdiği şiiri;
Tanığı Hüzündür Sonbaharın
Tam kuşlar diyorum
Çiçekler, ağaçlar…
Tam gökyüzü diyorum
Martı kuşları, deniz.
Sırılsıklam yüreğim.
Uzanmak diyorum,
Akşamlara, sabahlara uzanmak
Gün ışığına çırılçıplak.
Yüreğim bir deprem
Bir yangın yeri yüreğim…
Mevsimlerin, yani
doğanın bir parçası olan insanın kavramlara tutunuşunu, savruluşunu; hiçbir
canlının hiçbir şekilde önleyemeyeceği değişimi; yüce yolculuğun insan tarafını
edebiyatın tanıklığı, sezgileri, içselliğiyle anlatıyor.
Öksel Demir
Tekirdağ’ı, öğretmenlik nedeniyle gezip, gördüğü ülkesini; ülkesine ait insan
renklerini, hissedişlerini şiirin derin anlamıyla ödüllendiriyor. Sessizleri;
hikâyesi belki de hiçbir zaman anlatılmayacak olanlara veya anlatılıp da tam
olarak anlaşılmamışlara el uzatıyor. Yüreğindeki insan seli, harf, sözcük ve
dize oluyor. Sonra! Sonra, 52 sayfalık bir esere; Tanığı Hüznüdür Sonbaharın
isimli esere dönüşüyor.
Tıpkı şairimizin
değişimi gibi, bir ömrün bu kitaba yansıyıp, mevsimsel geçişleri, hissedişleri
gibi almış olduğum geçiş kararlarını irdeliyorum. Akılda kalmayacak, bir daha
dönmeyeceğim kitapları kütüphanemden nazikçe gönderiyorum. Hepsi diledikleri
yere gidebilirler. Diledikleri insanın gururuna, şanına, şöhretine, övgüsüne,
gösterişine boyun eğip arka fon olma üstünlüğünü ele geçirebilirler. Hiçbir
itirazım yok!
Asıl olan, bir kez
daha dönebileceğimiz eserlere gözümüz gibi bakmak. Bir kez ve bir kez daha
dönülebilecek eserlerden birisi Tanığı Hüznüdür Sonbahar adlı şiir kitabı.
Akılda kalacak çok dize, şiir var bu 52 sayfalık bir ömrü-ömürleri anlatan
eserde.
Bir Hora Feneri var
ki, uçup ona konasınız gelecek… Onunla birlikte yıldız olacak, onunla birlikte
denizlerin puslu gecelerine ışık saçacak, belki yarı tanrı kurtarıcılığı içinde
mutluluk demi salıp, şarkılar söyleyeceksiniz Ganosların tanrıçalarının el
üstünde tutulduğu zamanlarda.
Bir başka şiiri;
Firişka Rüzgârı, kim bilir hangi esintinin coşkusu içinde kıvrandıracak sizi.
Meltem, İmbat, Lados derken ince bir sızı duyacaksınız yaşama dair; kavramları
daha fazla tanımak, bilinenden öte bilinmeyen yerelliğin, insandan insana
süzülen küçük esintilerin, sıradan bir sohbetin kahkahasının ne büyük bütün
olduğunu anlayacaksınız; bir kez daha; en küçük kırıntıya, tıpkı ninelerimiz
gibi saygı duyup sevgi üretmeye başlayacaksınız.
Sizi, bazen denizin,
bazen Ganosların üzerinden gelen esintiye, Öksel Demir’in insandan insana
süzülen Firişka Rüzgârına bırakıyorum;
Usulca geçiyorum
Çiçeğe durmuş kiraz ağaçlarının yanından
Başım önümde…
Uyanmasın ala şafak,
Uyanmasın gün doğumu.
Usulca geçiyorum
Dinmiş fırtınalarım heybemde
Yorgun denizlerin kuytu sularından…
Usulca geçiyorum,
Çiçeğe durmuş kiraz ağaçlarının yanından.
Anılarım, kavgalarım, sevdalarım hepbemde,
Heybemde ince bir firişka rüzgârı…
Ve yanımda gölge gibi
Doğduğum kentle…