SİZ YAŞAYANLAR
İsveç sineması adına
önemli bir yönetmen olan Roy Andersson’un üçlemesinden ikincisi olanın ismidir;
Siz Yaşayanlar. Yani bizler; hepimiz; yeryüzüne bağlı kalmış, kendi kültürünü
büyük savaş ve acılar, kayıplar sürerken sürekli yenileyen insanlar topluluğu.
Görünen o ki,
insanın bu dünyada ki eğlencesi, acıları, yarım yüzyıl sonra dünyalı gözüyle,
uzayın derinliklerine karışmaya başlayacak; sanırım büyük göçler, meraklar,
taşkın gidişlere dönüşecek.
Gelişmiş ülkelerin,
muhalefet partilerinin yanında, sendikaları, sivil toplum örgütleri,
gazeteleri-gazetecileri, sinema yönetmenleri, tiyatroları, operaları, dans
salonları, gün gibi gece eğlenceleri vardır.
Bilimin özgür olduğu
kadar, gazetesi ve gazetecileri de özgürdür; yani üretirler; yetkinlikleri
içinde inandıkları davanın içinde insanı, insanlık yolculuğunda biraz da öteye
taşımaktır gayeleri.
Roy Andersson da
üçleme adı altında; İkinci Kattan Şarkılar, Siz Yaşayanlar, İnsanları Seyreden
Güvercin çalışmalarıyla sinemanın görsel, işitsel ve düşünsel dilini
kullanmıştır.
Kıtalar arası
geçişler gibi, konular arası geçişler, birbirine bağlanmayı; mühenislik, mimari
çalışmaların ahengi gibi; psikolojik, sosyolojik anlayış ve anlatı bekliyor.
Gelişmemiş bir
ülkede; bir mühendis, mimar, öğretmen, imam, doktor, hemşire, öğrenci,
milletvekili, bakan; kürsüye çıkıp veya çalışma alanından işlerin iyi
gitmediğini konuşabilir mi? Konuşursa başına patlayacak kabağın tadını
çıkartabilir mi?
Öyle büyük bir
sessizliğe doğru yol alıyoruz ki; tam olarak demokratik hakkımızı, özgürlük
alanlarımızı öğrenmeden ya gereksiz çırpınıyoruz, ya da büyük düşlerimizi
gerçekleştirmeden; yani zengin ve rütbe sahibi olmadan konuşmak, yorum yapmak,
ülkesi, milleti için öneriler, yapıtlar ortaya çıkartmayı; anca emekliliğe,
belki başka bir dünyaya erteliyoruz.
Gelişmiş ülke
sineması, oyuncusu ve yönetmeni dili ve düşüncesiyle konuşur; üstelik sınırları
aşan bir konuşmadır. Sözcü ise bir psikiyatrisidir;
“ Ben bir psikiyatr
istim. 27 sene bu işi yapıyorum. Tamamen tükendim. Yıllarım yaşadıkları
hayattan tatmin olmayan, eğlenmek isteyen, benden de bu konuda onlara yardımcı
olmamı isteyen hastaları dinleyerek geçti.
İnsanlar çok şey
ister. Onca yılın ardından vardığım sonuç budur. Mutlu olmak isterler… Ve aynı
zamanda benmerkezci ve bencil…
Ve pintidirler…
Aslında dürüst olmak isterim. Çoğunun tam anlamıyla değersiz olduklarını…
Söylemek isterim.
Değersiz bir insanı
mutlu etmeye çalışmak için, saatlerini terapide harcamak; hiç anlamı yok. Bunu
başaramazsınız. Ben de bunu yapmaya son verdim. Artık sadece ilaç reçetesi
yazıyorum. Ne kadar kuvvetli olursa o kadar iyi. Bu iş böyle yürür… “
İnsan trafiği, araç
trafiği ve büyük göç dalgaları; yabansılığı birden terk edip, benzer
yapaylıklara kavuşma isteğiyle birleşince kıyamet gibi büyük sorunlarımız oldu.
Tam da burada; bu
sorunların üstesinden gelecek olan yine bizim beğenmediğimiz, görgüsü, eğitimi
ve inancı yüksek siyasetçiler olacaktır.
Gerekli kurumların genişlemesi, yenilerinin
eklenmesi ve güncellenerek her değişen yaşam koşullarına göre yeni beceri,
dinlenceler, mükâfatlar, saygınlık dolu itibarlı anlayışlar geliştirmek; yine
bu yolla; uygulanabilecek kanunlarla, yerleşik insan davranışlarını anlayıp,
çok iyi değerlendirmeyle daha bir gelişme sağlayacaktır.
Güven Serin