(…) SEN
NEŞEDEN HABER VER
Dr. Selahattin
İçli’nin bestesi olan bu güzel şarkı, belli ki insan karamsarlığını dağıtmak
adına yazılmak istenmiş; haykırılmış ve insanlığın en zor zamanlarına armağan
edilmiş;
“Sen Neş’eden haber
ver derdi herkes tanıyor.”
Bugünlerde
fazlasıyla ihtiyacımız olan şarkılardan birisi. Klasik olmuş eserlerin insan
ruhu ve sosyolojisiyle beslendiği bilinen bir gerçek. Dünyayı şekillendirmeye
çalışan ve dünyaya sığmayan insanın yaratıcı, uzlaşıcı tarafında olan
sanatçıları her döneme, kendi imzalarını attıkları gibi tarihsel uyarılarını da
yapmışlardır.
Daha birkaç hafta
önce; virüsten önce insanların kavgalarının bin bir çeşidini dinliyorduk. Ülke
siyasetindeki kavgaların alınamamış hırsları her akşam televizyonlara
yansıyordu. Herkes kendi tarafının “kırmızıçizgi”lerinden söz ediyor. Hiç
kimse, nitelikli yaşam, bu yaşamın merkezinde insan; insanlık olsun diye uğraş
vermeden, haklılığının gücüyle boğuşan bir dünya trajikomikliği yaşanırken
Şekspir (Shakespeare) tiyatrolarından çıkmış bir hayalet gibi bir şey; corona
çıktı ortaya. Ve virüse dair anlı-şanlı nice senaryo; cirit atıyor, sosyal
dünyanın merkezinde…
Gelinen son durumda,
yaşlılar risk altında olması sebebiyle, gençler insan yanılgısının şaşmaz
yanılgısına bir kez daha düştüler; bütün gençlerin düştüğü, bütün insanların
düşme olasılığının olduğu, dünyada kalıcı olma hırsının veya savurganlığının
yarışı sayesinde hiçbir şey olmamış gibi sokakların, caddelerin, eğlence yerlerinin
keyfini sürmek istediler. Olanlar bundan sonra oldu; taşıcı rolünde, kendileri
hastalanmadan yakınlarındaki yaşlılara “ölümü” sundular…
Evlere, hastanelere
ve corona girdabına teslim olmuş yaşlı insanların korkusu bütün insanlarda bir
parça yaşanırken, onların hassas, yıpranmış ve yaşam denizinin kıyıcığında
oldukları en zor vakitler yaşanıyor. Her gün bir yaşlı insanın ölümünü duyan
sağlıklı bir yaşlının yürek atışlarını varın siz anlayın! Onların yaşadığı
dram, yaşlı olmamışların anlayamayacağı kadar derin ve asil…
Orson Welles,
şarkısı: I Know What It İs To Be Young’da belki de bu dramın, sessiz bekleyişin
duygularını anlatmak istedi… Kült hale gelmiş, çok sevilmiş bu şarkı neler
anlatıyor acaba;
“ Biz gençken yaşın bir anlamı yoktur
Üstünde durup düşünmedim bile
Ta ki bu yaşlı adam gelene dek
Ve bana şöyle söyledi…
Evet, bana şöyle söyledi
BEN GENÇ OLMAK NEDİR BİLİYORUM
AMA SEN
YAŞLI OLMAK NEDİR BİLMİYORSUN
Bir gün sen söylüyor olacaksın
Aynı şeyi
Zaman akar gider
Böylece anlatılır hikâye
Pek çok sorular sordum
Rastladığım bilge insanlara
Bulamadım bütün cevapları…
Hiç kimse bulamamış şimdiye dek
Hatırlanacak günler olacak
Kahkaha ve gözyaşı dolu
Yazdan sonra gelir kış
Böylece geçer yıllar
Öyleyse arkadaşım
Müzik yapalım beraber
Ben eskiyi çalayım
Sen bana yeniyi söylerken
Böyle gider yaşlı
adamın şarkısı… Bugün risk altında olan insanlık gibi, daha da risk altında
olup, sokağa çıkmaları yasaklanan yaşlı dediğimiz insanlara bir armağan olarak
gördüğüm bu şarkının hissiyatı içinde; zamanlar-arası gezintinin, tarihin; yani
geçmişin ve bize bırakılanların, gün ve gelecek için ne büyük güzellik
olduğunun erdemiyle; neş’emiz, ümitlerimiz her daim taze olsun. Evren, yaratıcı
ve evrim, istemeseydi canlı yaşamı, daha baştan kaybederdi dünyamız. Öyleyse,
yaşama, bütün ruhumuzla tutunalım; yaşlı insanların hassasiyetini bilerek,
onları anlamaya çalışarak…
Güven SERİN