Kamera; Güven Assos-Athena Tapınağı
GEREKSİZ TARAMALARDAN KAÇINMADIM
Geçen yıl şehrimize
gelen karikatürist Cihan Demirci Karikatür Albümü isimli kitabına kendini
çizmiş; üstelik gereksiz hiçbir taramadan kaçınmayarak.
Niçin böyle
seslenmiş? Taramaya oldukça meraklı olduğu için mi? Bunun altında ayrı bir
mizah yatıyor. Her şeyin renksizleştiği, sus-pus olduğu tüketimin zirveye
kurulduğu, adliyelerin dolup taştığı bu zamanda; tam da bu zamanda bir sanatçı
haykırışıdır “ gereksiz taramalardan kaçınmama”
Cihan Demirci aynı
zamanda ustalar ustası olan Oğuz Aralı’da anıyor. Çünkü ona verdiği en önemli
öğütlerinden birisi; “ Gereksiz taramalardan kaçın evlat” Elbette, sanatı söz
konusu olunca, taramanın gerekliliği ve gereksizliği kararını yine sanatçı
verecek. Sanatçının kaçınmayacağı bir tek şey var; yaşadığı toplumun trajikomik
halini bir beyaz kâğıda dökmek.
Altan Erbulak yıllar
önce verdiği bir röportajda dile getiriyor;
“ Kardeşim, her şeyden önce karikatürcüyüm ben!.. Bembeyaz
kâğıt üzerine, hiç yoktan bir şey yaratıyorsunuz. Bembeyaz kâğıt üzerine dedim.
O kâğıda bir şey yapmanın zevki var ya? İşte o eser tamamen sizin oluyor,
başkasının değil… Hangi tiyatro, sinema oyunu tamamen sizin olabilir?”
Altan Erbulak beyaz kâğıda;
boşluğa dökülen çizgilere kendi içtenliğiyle dokunurken, 12 Eylül darbecileri
ise o günün karikatürcülerine dokunuyorlardı. Sık sık Selimiye Kışlasına derginin
sorumlu müdürü Turan Günay davet ediliyor, en sert dille uyarılıyorlardı.
İstanbul sıkıyönetim komutanı şu uyarıyı yapıyor:
“ Ne yaptığınızı
sanıyorsunuz siz? Sizi komünistler sizi! Siz komünistleri zaten izliyoruz. Bir
daha böyle şeyler istemiyorum! “
“ Efendim biz mizah
yapıyoruz. Bunun komünistlikle ne ilgisi var.” Der demez gücü, kuşku ve korkuyu
elinde bulunduran komutan izah edilemez başka şeyler yapıyor…
Korkuta korkuta
buralara kadar geldik. Mizahçıların dediği gibi, köylü, işçi sandığımız halkın
her yönden saldırıya, baskıya uğraması, ilah onları bir tarafın seçeneğini
yapmaya zorlamaları sonunda başka şeyi çıkardı ortaya. Sanatçı Oğuz Aral’ın
ifadesinde söylediği gibi;
“ Türk genci rock’n
roll’u tercih etti. Amerika’yı yani.”
Sağdan, soldan,
komünizmden, şeriattan; Arap’tan, Rus’tan, Gâvur’dan korkutalım derken sanat ve
sanatçıdan da korkuttuk. Darbecilerin de ilk işi gereksiz taramalar yapmaktan
kaçınan sanatçıların üzerine gitmekti.
Çok az yere; boş,
bomboş bir kâğıda birkaç cümle, birkaç çizgi ile gündemi anlatmak, gündemin
sahte varlıklarına şapka çıkarmak sanatçının; yani karikatüristin biricik işidir.
Cihan Demirci yaptığı
işe karşı duyduğu bağlılığı şu şekilde anlatıyor;
“ Ey karikatür
denen; kimilerine ‘gereksiz’ gelen, kimilerine taraması bile o gereksiz zevki
veren, şu tuhaf ve samimi güzellik… Ne diyeyim be dostum; İYİ Kİ VARSIN!..”
Ustası Cihan Demirci
için o beyaz kağıda şu notu düşer; “ Onun ustası olsam da, hayranlarından
biriyim…”
Usta son dönemlerinde
Huysuz İhtiyar olarak yazdığı köşesinde, huysuzluğunla nam salmışken bir
röportajını ağzından tane tane dökülen sözcüklerle bırakıyor:
“ Geldim, gidiyorum.
Ko dötüne rahvan gitsin. Bu ülkede bir Cem çıktı. Bir Makro Paşa çıktı. Bir
Akbaba çıktı. Sonra bir GırGır çıktı. Aldı götürdü. Her karanlığa bir meşale
gerekir çünkü…”
Not: Cem,Marko Paşa, Akbaba, daha önce çıkan ve çok tutulan mizah dergileri...