Kamera; Güven
Kamera; Güven İoanna Kucuradi
Kavramları hatırlattı. Beynimizde ki olayların,nesnelerin
karşılığı olan kavramları...
Kamera; Güven Nurhan Atasoy
Kara Memi dedi,başka bir şey demedi;illa
onun sanatı;haklıydı,bilmediğimiz bir okyonus
Kara Memi
Kamera Güven- Onur Öymen
Tarihin;koynuna yaslanmış olayların istatiksel ve
sosyolojik karşılığını hatırlattı. Ortaya çıkan
görüntü;ürkütücü...
35.TÜYAP-ULUSLAR ARASI İSTANBUL KİTAP,SANAT FUARI
9 Gün; dünya kendi
etrafında dokuz gün dönerken; güneşin etrafında ise aldığı yol; yaklaşık olarak
26–27 milyon kilometre… Ne çok şey oluyor; bir saat, bir günde dahi…
Onur konuğu ülke
Almanya ve bu ülkeden katılan 28 yayınevi; ülkemizden ise 800 yayın evini
buldu. Gerçek manasıyla bir dereni, gölün, denize dönüşmesi; belki de birkaç
yıl sonra bir okyanusa dönüşecek etkinlik…
Böyle bir
etkinliğin; uluslar arası bir cıvıltının, seçenekler cenneti sunumlarının
Tekirdağ’da yaşanmıyor olması üzüyor beni. Oysa Tekirdağ bu işler için seçkin
bir coğrafyaya sahip…
9 günün ardından ve
9 günün saatlerine sığan 300 etkinlik; panel, söyleyişi, şiir, dinletiler ve
çocuk etkinlikleri…
35.TÜYAP Fuarının
ardından aklımda kalacaklardan birisi de gençliğin zaferi oldu… Bütün stantlar
genç insanlarla; erkek, kız, çocuk, yetişkin; hiç kimse birbirine dokunan
solukları, bedenleri adına rahatsızlık duymuyor; bir başka olayın devinimi,
büyüsü gerçekleşiyor burada.
Koca mekân; bu
mekânı insansız görmek istemez kimse! Olmuyor, insanın ayak sesleri,
gevezelikleri, durgun halleri, hüzünlü bakışları ve şımarık duruşları olmadan
hiçbir şey tamam olmuyor; bütün kavramları yine insan akıla uygun hale
getiriyor.
Almanya’nın Basın
Bildirisinde Hareketli Zamanlarda “ Sözcüklerin Etkisi” diye başlayan bir
anlatım… İnsanın içi titriyor; hareketli zamanların büyüsü olan sözcükleri ve
etkilerini düşününce ve ne kadar çok zahmet gerektiğini anlıyorum; etkili bir
sözcüğün büyülü zamanına dokunma şansını bulmak…
35 yaşına giren
Uluslar Arası İstanbul Kitap Fuarı 100 Binleri ağırlamaya başladı. Bu yılki
onur yazarı ise bizden birisi ama bütün dünyaya ait bir yazar, düşünür; İoanna
Kuçuradi. Yaşı 80 ama bir seksen yıl daha olsa yine bu yıl ki fuar sloganı
söylemi gibi; “ İnatla ve Değerler Peşinde İoanna Kucuradi”
83 yaşında ki Nurhan
Atasoy aynı felsefenin yolcusu. Matrakçı Nasuh derken Kara Memi’nin
zenginliğini keşfetmiş, adeta onunla bütün bir ruh, beden olmuş; çalışmalarına
doyamadığı gibi, belki kendince bir arpa boyu yol almanın acısını taşıyor.
Atasoy ısrarla
ricada bulunuyor biz katılımcılara; “ Sizler bana borçlusunuz! Evet, borçlusunuz; benim yapamadıklarımı;
Matrakçı Nasuh, Kara Memi, benim ortaya çıkartamadıklarımı sizler takip edin!
Sizler keşfedin!”
İoanna Kuçuradi
seksen yaşının yorgunluğunu bitmeyen bir felsefe anlayışı, yaşama bırakacağı
bir “hatırlatma” , “uyarı” ve fark ediş “kavramı” için,adeta insanlık
mücadelesi veriyor.
Kucuradi’nin
küçülmüş bedeni, devasa felsefesiyle tezatlık oluştursa da ortaya oldukça
anlamlı bir tablo çıkıyor.
Onur Öymen Büyükada
Salonda “Arka Plan” isimli konuşması, matematiğin istatistik dalını da tarihsel
süreçlerle birleştirip altın tepside sunar gibi… Dünyada halen uygarlığını
sürdüren milletlerin, devletlerin ülke olma yolundaki yolculukları ve
karıştıkları vahşet; insanın aklının almayacağı kadar ürkütücü…
Örneğin; ABD… Amerika
Kıtası Kristof Kolomb ile başlayan keşfi, daha sonra ki yerli vahşeti; Onur
Öymen’in verdiği rakamlar insan aklını zorluyor. Keşfedildiği zaman Amerika
Kıtasında ki yerli nüfusu 5–6 milyon olarak tahmin ediliyor. 1900 yıllar da ise
200–300 bin insana kadar düşüyor.
TÜYAP’DA işlenen
konulardan birisi de Felsefe ve İnsan… Çocuk ve gençlere yönelik “Eğitim
Hakkı”, “ Farklılıklar”, “ Eleştirel Okuma ve Düşünme.” 300 etkinlik…
Sanırım, anne ve
babalara, öğretmenlere ve sanatını geliştirmek isteyen sanatçılara TÜYAP gibi
etkinlikler; Yüksek Lisans veya Doktora gibi etkinlik seviyesi kadar derin,
yüksek ve genişlik kazanıyor; resmi, heykeli, seminerleri, şiirsel dinletileri
gibi…
Bernard Shaw “
Hareket halindeki cehaletten korkarım.” Demesi ayrıcalığını koruyorken, aynı
zamanda Almanya’nın basın bildirisinde Hareketli Zamanlarda “ Sözcüklerin
Etkisi” işlendi.
Sözcükler, her alanda
kendi seçkisin oluşturur; yani kavramlara verdiğimiz değer, ruhumuz ile
bedenimiz arasında ki o yüksek algı, denge ve imbiğin ürünü olan öncelik sahiplenmesi;
büyülü bir yaşamın peşinde koşar; bitmeyen, bitmeyecek bir koşudur…
Her yıl gezen, gören
kişi sayısı artıyor. Bu yıl 621 Bin katılımcı… Büyük rakam… Almanya da ki
fuarda 2 Bine yakın yayın evi katılımcı 400 Bini geçmez iken, bizde ki bu
artış; gençlik çığlıkları sevindirici mi; düşündürücü mü?
Tam olarak karşılığı
nedir bu 621 Bin insanın? Sosyal, kültürel, toplumsal veya kişisel olarak;
neler değişti bu insanlarda? Yoksa buda bir popülerlik mi?
Güven Serin