Ülkemize marka
değeri mi arıyorsun? Diğer uluslar karşısında ezilmiş, işgal edilmiş ve
yitirilmiş, koskoca imparatorluğun başkenti İstanbul’da İngiliz, Fransız,
İtalyan, Yunan bayrakları çekilmiş…
Ve sen, Kurtuluş’u
kendinde değil de başkasında arıyorsan; 19 Mayıs 1919’a,30 Ağustos 1922’ye
bakacak ve inanacaksın…
Marka değeri mi
arıyorsun? 29 Ekim 1923’e bir daha bakacak, bilincin, iradenin, savaş
sanatının, hürriyetin, fert olmanın insana-bize ne kadar yakıştığını
göreceksin…
Marka değeri mi
arıyorsun?17 Nisan 1940’yılına alkışlarla bakacaksın. Hasan Âli Yücel’e, İsmail
HakkıTonguç’a, geçmişte kaldıkları için değil; bıraktıkları aydınlanma ve Köy
Enstitüleri için elleriniz ve hatta ruhlarınız acıyana kadar alkışlayarak
TEŞEKKÜR edeceksin…
Yeni Kuşak Köy
Enstitüleri tarafından çok önemli bir etkinlik; 2011 yılının Şubat ayı, İzmir
Ekonomi Üniversitesi A salonunda yüzlerce insan bir araya gelmişti. Balçova
Belediyesi ve İzmir Ekonomi Üniversitesi ev sahipliğinde yapılan bilgi şöleni:
HASAN ÂLİ YÜCEL, Eğitim, Bilim, Kültür Politikaları Sempozyumu.
Eğitim, Bilim,
Kültür Sempozyumu kimleri ağırlamıştı o gün? Prof.Dr. Kemal Kocabaş, Mehmet Ali
Çalkaya, Doç.Dr. Güzel Yücel, Özdemir İnce, Mümtaz Soysay, Ataol Behramoğlu,
Mustafa Gazalcı, Sina Akşin, Enver Aysever,Dr.Alev Coşkun,Doğan
Hızlan,Prof.Dr.Ali Uçan,Prof.Dr.Oğuz Makal,Varlık Özmenek ve daha onlarca Köy
Enstitü bilinci,sevgisi,saygısı olan insanların insanlık enerjilerine tanıklık
ettim…
Köy Enstitüleri öyle
bir maya, enerji ve tohum bırakmıştır ki, ne tarihe karışmış olduklarının
sızısı dineceğe benziyor, ne de onların yarattığı sevginin, tutarlı
saygınlığın, sevginin tatlarının sona ereceğini düşünmüyorum…
Hasan Âli Yücel ve
İsmail Hakkı Tonguç’un isimleri, geçmişe değil tam tersi bugüne ve geleceğe
yazgılı bir evrim içinde, insanlığın aradığı en büyük irfanın bütünü; sesi,
soluğu ve neşesidir…
Kırklareli Kepirtepe
deyince, Eskişehir Çifteler, İzmir Kızılçullu, Malatya Akçadağ, Samsun Akpınar,
Antalya Aksu, Kocaeli Arifiye’de geliyor akla. Birikimin yanmış ateşi, tutuşmuş
mayası damlıyor sanki onlarca yıl öteden değil, binlerce yıl, hatta milyonlarca
yılın; değişime, dönüşüme aç evriminden…
Tanıdığım ilk
Kepirtepeli Aziz Ateş oldu. Sonra, diğerleri derken edindiğim bilinç ve
düşünce; Eğitim Enstitüleri tam manasıyla var oluş destanı gibi bir hüner
olmuş. Demiri dövmüşler, ağacı nazikçe ikna emiş, metali bükmüşler…
Tarlada çiftçi,
çatıda usta, merada çoban, sınıfta şair, ÖĞRETMEN-ÖĞRETİCİ, ressam olmuşlar…
Edebiyatta ise; destan…
“En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır.” Diyen Mustafa
Kemal Atatürk, sevgisi ruhlarına ve hatta genlerine işlemiş her Köy Enstitülü
öğrencinin ve öğretmenin…
Zanaatla, sanatla,
bilimle ve köy tokluğu, utangaçlığı içinde yoğrulmanın karşılığıdır yüksek
erdem, duygu ve bilinç içinde oluşları ve o büyük koşuları…
Sabri Işık
öğretmenim aradığında bu bilinci, destanı anlatıverdi kısacık konuşmasında.
Yaşayan Kepirtepe Köy Enstitü mezunlarından Rasim Tufan’ı ziyaret edip
edemeyeceğimizi sordu.17 Nisan 2022 günü Vilayet önünde yapılacak Köy
Enstitülerinin kuruluş yıl dönümü programına da hatırlattı.
Her ikisine de
severek katılacağımı; “Ama-fakat”lardan uzakta cevap verdim. Şairin söylediği
gibi; “ Zaman kısa/Kuşlar uçuyor” Milletimizin bir ferdi olarak,
pişmanlıklarla, keşke-lerle yatıp kalkan insanlarımızın kendi kendine
ettiklerini bilerek, büyük merak ve coşku içinde buluştum Sabri Işık
öğretmenimle.
Benden daha heyecanlı
bir Kepirtepeli duruyordu karşımda. Ziyaretine gideceğimiz 94 yaşındaki bir
başka Kepirtepeli Rasim Tufan’da bizden daha heyecanlıydı… Bizlere ev sahipliği
yapan büyük oğulları Ahmet, küçük oğlu Ali İhsan da, coşkumuza ortak olanlardı.
Misafir olan kişi,
her daim samimiyet arar. Rasim Tufan öğretmenimizin caddeye ve küçük bahçeye
bakan camından içeriye dolan akşam güneşi gibiydi odanın içinde, birbirini
altmış yıldır tanıyan insanların buluşma sevinci ve samimiyeti… Rasim Tufan’ın
evine girerken bir bendim yabancı olan. Çok geçmeden oranın bir parçası,
bütünün kendisi oldum…
Köy Enstitüsü
mayasıyla beslenen onlarca, yüzlerce insandan geriye kalan nedir deseniz?
Yüzlerindeki masumiyet, dürüstlük, titizlik, vatanseverlik derim…
Mehmet Çevik’te
Kepirtepeli öğretmenlerimizden birisi.Onun
arkasında bir başka Kepirtepeli Köy Enstitülü öğretmen; Halil Dinler
var.Tıpkı,Sabri Işık öğretmenimin arkasındaki Köy Enstitülü Kepirtepe mezunu
olan bir başka öğretmen Rasim Tufan’ın olduğu gibi…
Köy Enstitü
destanının başladığı 23 Haziran 1941 günü Maarif Vekili Hasan Âli Yücel
konuşmasında;
“ Hümanizma ruhunun ilk anlayışı ve duyuş
aşaması, insan varlığının en somut-gerçek şekilde ifadesi olan sanat
eserlerinin benimsenmesiyle başlar.” Hasan Âli Yücel’in düşüncesi neyse
eylemi de odur. Derhal harekete geçilir ve Dünya Klasikler Dizisi olarak
bilinen yüzlerce büyük eser Türkçe’mize kazandırılır.
Kepirtepeli
öğrencilerin eğitim ve öğretimleri bu zenginlik içerisinde, insan ruhuna en iyi
gelen yenilenme, öğrenme ve en önemlisi Mehmet Çevik’inde üzerinde sıklıkla
durduğu;
“ Bize düşünmeyi, konuşmayı, yaşama katılmayı öğrettiler. Sınıf, okul
başkanı seçerken, tıpkı demokratik ülkelerde olduğu gibi seçimler, hazırlıklar,
neleri yapıp yapamayacağımızın konuşmaları yapılırdı.”
94 yaşındaki Rasim
Tufan öğretmenimin aydınlık küçük odasında tam manasıyla Köy Enstitüleri
sevinci vardı. Gülüyordu gözleri; sözleriyle birlikte. Sıklıkla bir zamanlar
öğrencisi olan eğitimciye, eğitim müfettişine Sabri Işık’a bakıyordu.
Görülmeye değerdir
masumiyetin, çocuğun ruhuna dönen insanların yakınında bulunmak. Bir
tanıklığın, yaşam denen sihirli, gizemli olayın bir yudumluk tadı ve tuzu;
insanın insana akan enerjisinin en demlenme halidir böyle buluşmalar…
Köy öğretmeni, köy
destanı, romanı denince ilk akla gelenlerin birisidir Mahmut Makal. Ankara’daki
evine konuk olduğumda yaşı 81,ruhu ve heyecanı ise Köy Enstitüsü öğrencisi
coşkusu içinde; her yan kitap, her yan düşünce, her yan merak…
Böyledir dürüstlüğün,
titizliğin, bilimle, edebiyatla, zanaat ve sanatla yoğrulmanın ürünü; saf ve
temiz; çünkü, insanlık imbiğinden süzülerek gün yüzüne çıkar ve geceye da ayrı
bir dem,iz bırakırlar…
Konuk olduğum evin
küçük oğlu Ali İhsan ve büyük oğlu Ahmet, Kepirtepe Köy Enstitülü babaları
gibi; kibardı, samimiydi; insandılar…
Buluşmanın mimarı
Sabri IŞIK, her şeyi yok eden, eskiten, tüketen zamana “dur” deme, “fark etme”
ricasını, Tekirdağ basını, gazetemiz Habertrak olarak bize sunması, bu büyük
buluşmanın yetmeyen lezzetine, tadına ve tuzuna ortak olmamı sağlaması adına
teşekkürümü borç biliyorum.
Bir kez daha, başta
konuk olduğum Kepirtepe Köy Enstitülü Rasim Tufan ve diğerleri; Halil İbrahim
Tunalı, Mehmet Başaran, Yusuf Asıl, Ahmet Has, Ali Duygu, Ali Namık Yücel,
Gülfize Özcan, Hasan Akyol, Hayati Turan, Hüseyin Kıyılar, İbrahim Şaban Öznal,
İlyas Özcan, Nedim Menekşe, Ramazan Korkmaz, Sakine Ateşler (Özbek),Şükrü
Akdeniz, Vehbi Dinçer,Ziver Çorbacı,Rüştü Güvenç,Safinaz Kurt (Yılmaz),Zekiye
Güvenç (Özkan),Mehmet Özcan,Nuriye Kılıç (Çincin),Recep Güner,Recep
Kalkan,Şükrü Dalgıç,Behiye Gerginten (Korkmaz), Fatma Üstün (Çağlar),Süleyman
Üstün,Hamdi Dağdevir,Hamdi İlker,Hüseyin Uzun,İbrahim Tanhan,İrfan
Özcan,Nizameddin Erkan,Osman Dündar,İbrahim Türker,Seher Yenici,Sevdiye
Çalımlı,Basri Baştürk,Hamdi Dicle,Hüseyin Geyik,İsmail Ergin,Halil Dinler,Enver
İlgün,Ali Sezgin,Recep Karamaz,Yusuf Akata, ölenlerin ve hayatta kalanların
şahsında hepsine minnettarım…
Köy Enstitüsü
destanına ortak olan Rasim Tufan’ın evinden ayrılırken, buluşma coşkusu yerine
burukluk vardı. Camdan bize el sallıyordu koca öğretmen. Kopuyordu içinde
Kepirtepe’nin kareyeli. Bir başka öğretmene, müfettişe, eğitimci Sabri Işık’a,
öğrencisine ardı arkası kesilmeyen hoşça kal el sallamaları içinde tutunmuştu
Öksel Demir’in çocuklukta tutunduğu frişka rüzgârına…
“ Ben Rasim Tufan, cehaletin karşısında
durmanın, yaşam sanatının yaşatmaktan, üretmekten, bilimden, eğitimden,
edebiyattan, felsefeden ve hoş sohbetten geçtiğine inanan Kepirtepeli; 510
numaralı öğrenci…
Yaşamı dolu dolu
yaşadım. Ben Rasim Tufan, Öksel Demir’in de arkadaşı Kepirtepeli Köy Enstitüsü
öğrencisi Rasim Tufan’ım ben…
Hoşça bakın zatınıza…”
Köy Enstitüleri
Kuruluş yıldönümü KUTLU olsun… Daha duyarlı, daha, bilinçli ve yaratıcı ve
hünerli bir toplum özlemi içinde Kepirtepe Köy Enstitüsü binalarının viran
hallerini de hatırlatarak kutlu olsun…
Güven SERİN