Kamera; Güven Fasiles Antik Şehri
SEVGİNİN ve AŞKIN TARAFINDAYIM
Gün geçmiyor ki içleri yakan bir haber
duyulmasın. Kuytu köşelerden sevda mırıltıları yerine insan çığlıkları
yayılıyor. Kime sorarsanız sorun; uygarlaşıyoruz güya…
Hayal
kırıklıklarının sonu yoktur. Hâlbuki düşlerin de sonu yoktur. Ütopyanız hep
olsun. Bir başka şey daha olsun; gerçeğe dokunmak; hissetmek gerçeğin nazlı,
zarif soluk alış verişlerini. Hissetmek, kanın akış biçimine bin bir çiçeğin
kokusu bulaşmış terin, sesin kokusunu…
Ağır ağabey olma,
ağır abla baskılamaları sonunda; özgüveni kaybolmuş, kendi sesine yabancı,
kendi bedenlerinden utanan bir toplumun fertleri olduk. Bu kabul ediş; belli ki
muhteşem bir geleneğe, muazzam bir insanlık dramsına dönüşmüş…
Y ve Z kuşağı bu dram
anın “canına okuyacak” gibi dursa da, bilimsel olarak onların da canına
okuyacak bir sürü toplumsal, sosyal şeyler etrafta cirit atıyor. Sağlıklı,
mutlu, huzurlu toplumların istikrara ihtiyacı vardır. İstikrarı da çalışma;
yani üretmek sağlar. Üretimin, kazancın, alın terinin değerini de, sanata,
felsefeye, yaşamın bütün tınılarına inanmışlık bilir.
Toplumun; hatta
dünyanın gerçeklerinden kimse kaçamaz. Sıkı para, tutucu sosyal politikalarla
muhtaçlığınız daha da artar; diğer insanlara-insancıklara. Sonra ne mi olur?
Kendinize acır, kendi ağıtınızı yakar, destanınızı okursunuz da duyan olmaz…
O yüzden yol
yakınken gelin siz de varın; sevgini, aşkın tadına. Sevgi aşk dedim de; bu yaptığınız
işten tutun da, hoşlandığınız her şeye kadar içselleştirilecek, sahip çıkılacak
bir şey… Seçenek… Tercih…
Tam da her şeyi
kaybettim, benden geçti; bize ters, ben bilmem derken; sevginin, aşkın yüceliği
karışsında o büyük ödülü alırsınız. Nedir o büyük ödül? İçinizde akan derelerin
sesini dinlemek! Üstelik etrafında yeşeren küçük ağaçların üzerine konmaya
başlayan kuşların sesi de ayrı bir hediye size…
Cumhuriyetin
gelişimine, ülke insanın aydınlanmasına sevgiyle, aşkla katkı yapmış
insanlardan birisi de Hasan Ali Yücel’dir. Bakandır, yazardır, şairdir; her
şeyden önce yaşamı sevgiyle, aşkla kutsal kabul etmiş insandır.
Bir sözünde; “
Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas
şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar.” Der.
Onun döneminde ülke
edebiyatına kazındırılmış en önemli şairlerden birisi de Wıllıam
Shakespeare’nin eserleridir. Bu eserlerden birisi de Veronalı İki Soylu
Delikanlıdır. Bu soylu delikanlıları, mizah, akıl, estetik, zarafet ve insan
ilişkilerinin her tonu, rengi, sesi; Shakespeare’nin diğer eserlerine olduğu
gibi bu eserde de vardır.
Edebiyatı sadece söz
söylemek sananları, sözü bilmemenin, sözcüklerin bir katedralin, ormanın her
bir parçasının, o muazzam bütünün derinliğine varamamanın erdemsizliğine gömülmüşlerdir
derim.
Böyle bir sanatsal
söyleyişinin, Shakespeare’nin iki insan arasında ki diyaloglarını saflığın,
sevmenin, aşkın tarafında olanın yansımalarını paylaşmak isterim;
Efendimiz âşık oldular galiba?
Âşık olduğumu nereden çıkardın? (Efendi, hizmetlisine sorar)
Meryem adına, şu özel emarelerden çıkardım; kollarınızı
hoşnutsuz halde kavuşturuyorsunuz, sonra saka kuşu gibi aşk şarkıları
mırıldanıyorsunuz, alfabesini kaybetmiş bir ilkokul öğrencisi gibi iç
çekiyorsunuz, ninesini yeni gömmüş bir genç kız gibi gözyaşı döküyorsunuz, oruç
tutan biri gibi perhiz yapıyorsunuz, soyulmaktan korkar gibi uyanık
kalıyorsunuz. Oysa güldüğünüzde horoz gibi ötmek, yürürken aslan gibi yürümek
âdetinizdi. Orucunuzu hep akşam yemeğinden sonra tutardınız, üzgün melül
bakmanız parasızlık yüzündendi. Ama şimdi sevgili yüzünden çok değiştiniz.
Şimdi size bakıyorum da, efendim olduğunuzu bir türlü inanası gelmiyor.”
Sevgi ve aşk; her
tarafta vardır. Baktığımız, dokuduğumuz, dinlediğimiz, ürettiğimiz,
düşüncelerimizle şölene çevirdiğimiz; yok etmek yerine var etmenin, kabalık ve
kötülük yerine hassasiyetin, nezaketin ve zarafetin dokunduğu her şeyde…
Ölümle, öldürmeyle
yatıp kalkarken; yaşamla, yaşatmayla da tanışın derim; hazır kabalık koz
geziyor, insanlar ruhsal dramların zirvesini yapıyorken; insanın genlerinde
olan mucize şeyi; yaşama olan büyük aşkı, sevgiyi ortaya çıkartma zamanı; tam
da şimdi…
Avucunuzu açmak için
falcı beklemeyin! Açıp bakın korkmadan. Ne görüyorsunuz? Sadece bir yudum,
hatta bir damla yaşam… Sizin, size ait olan en yüce şey…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder