Kamera, Güven Tekirdağ Namık Kemal Evi
Sanatçı; Filiz Sabuncu
Kamera; Güven Namık Kemal Evi
Sanatçı , Filiz Sabuncu
Öğrencileriyle birlikte; yıllar sonrasının buluşması;
taşımşılk yayılıyordu küçük salona.
Kamera; Güven Tekirdağ
Sanatçı dostlarıyla birlikte
Kamera; Güven Büyükşehir Yılmaz İçöz Sahnesi
Mustafa Kemal'in 1928 Tekirdağ ziyareti;temsili
canlandırma
Kamera; Güven Yılmaz İçöz Sahnesi
Prof. Dr. İlber Ortaylı
Kamera; Güven
Dostlarımla birlikte; İlyas Bey ve Aziz Bey...
ATATÜRK TEKİRDAĞ’DA
Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler
Başkanlığının hazırlatmış olduğu kitapçığın üzerinde Atatürk’ün Tekirdağ’a
gelişi 1928 harf devrimini tanıtışı ve anlatması üzerine kurulmuş.
87 yıl önce 23
Ağustos Mustafa Kemal Tekirdağ’da… Oysa Çanakkale Savaşı öncesi 19. Tümen
Komutanlığını Tekirdağ üzerinde oluşturmuş, onun için ayrı bir anı ve hatıralar
oluşturmuş bir kent Tekirdağ.
Aradan 87 yıl geçmiş.
Gün neredeyse 32 Bin kez geceye evirilmiş. Döngü; güneşin etrafında 87 kez
büyük turunu atmış. Nice devlet bölünmüş, bölüştürülmüş. Türkiye Cumhuriyeti
kendi insanına en yakışan Cumhuriyeti, laikliği, hürriyeti ve ekonomik, sosyal
özgürlükleri henüz oturtamamanın göç dalgalarıyla oradan oraya savrulup
duruyor; kimi doğulu, kimi batılı…
87 yıl sonra o zamana
tanıklık etmiş yaşlı çınarın hemen altında çayımı yudumluyorum. İlyas Beyle
Aziz Beyi bekliyorum. Hep birlikte İl Kültür Turizm Müdürlüğünün katkılarıyla
ressam Filiz Sabuncunun sanatının buluştuğu Mustafa Kemal’i anlattığı yere;
Namık Kemal Evine gideceğiz.
Çınarın koyu gölgesi
geçmişi olduğu gibi bu zamana taşıyan engin becerisiyle buluşuyor. Tam da o
anda Mustafa Kemal’in temsili gelişi canlandırılıyor. Üstü açık bir otomobil;
1928’li zamanlardan. Şoförün hemen arkasında oturan kişi; Mustafa Kemal…
Belediyenin önünde otomobilden aşağıya iniyor. Orada bulunan insanların
heyecanı görülmeye değer…
Temsili de olsa;
devreye sanat ve sanatçı giriyor… Tıpkı Namık Kemal Evinde olduğu gibi, Filiz
Sabuncu sanatseverleri bahçede karşılıyor… Mustafa Kemali anlatmış, tuvale
dokunan fırçalarıyla… Yüzü, ruhundan dışarı süzülen ışığı bir başka şeyi daha
anlatıyor; sanatçının ebedi anlayışa kattığı ve katacağı sezgisel gerçeği…
Sanatçı Filiz Sabuncu
gelenleri hoşlarken bir taraftan Namık Kemal Evi bahçesinden ayrılanları
uğurluyor. Tam o anda göz göze geldik. Sesleniyor kadım zamanların
seslenişiyle; “ A benim güzel muhabirim de gelmiş” diyor, tüm açıklıyla… Oysa
bütün seslenişler bu kadar açıklığa muhtaçtır… Bütün eleştiriler de açıklıkla
beslenirse; beklenen soruyu sormamızı ve kendi hipotezimizi oluşturmamızı
sağlar…
Saat 11.00
sıralarında Yılmaz İçöz Sahnesine geçtik. Yanımda dostlarım; İlyas Bey ve Aziz
Beyle birlikte. İlk konuşmacı İl Kültür Müdürü. Sıradan ve zoraki bir konuşma…
Hâlbuki bu şehir çoktan kültüre susamış; çoktan aç… Bir müjde, bir eşelenme
duymak isterdi orada bulunan taşmış halk…
Sonraki konuşmacı
Büyükşehir Belediye Başkanımız Kadir Albayrak… Güne anlam kattı. Ondan da
katılan anlamın taşan halkla buluşmasını bekledim. O küçük salona sığmayan
halka; tiyatro binası, opera, kültür mekânları sözü duymak istedi; tarihe,
sanata susamış o büyük kalabalık…
Daha sonraki
konuşmacı İlber Ortaylı. Sahneye büyük ve keskin aynı zamanda kararlı alkışlarla
çıktı. Konuşmasına ilk zamanlar bir türlü uyum sağlayamadı. Çünkü salon geriden
gelen katılımcıları, dinleyicileri almıyordu. İlber Ortaylı tecrübesiyle salona
sığmayanları sahneye davet etti. Büyük çoğunluk geçlerdi; Y kuşağına sahip
gençler… Manzara dışarıda ki muhteşem çınar kadar gerçek, koyu gölgelerden öte;
gelecek ve şimdiki zamanın muhteşem buluşması gibiydi…
İyi olana, güzel ve
doğru olana koşuşun, insan olarak öğretilere muhtaçlığın da gösterisi bir
şölene dönüştü.
İlber Ortaylı zamanı bir
yüzyıl geriye çekti. Osmanlının çöküş zamanlarına ve bilinen yanlışlara en
hakiki tarihçi, araştırmacı yaklaşımıyla; “ Geçmişte açlıktan kimse ölmedi bu
topraklarda. Evet, veremden, tifodan ölen çoktu. Diğer ülkelerde olduğu gibi…
Ama onlardan daha fazla değil…”
Esas ölümlerin,
öldürmelerin cehaletten öldüğünü, bir bilim olan tarihin hakiki tespitleriyle
anlattı. Okuryazar oranı koskoca Osmanlı içinde sadece % 10… Büyük kısmı ise
tam bir facia olarak kaybedilmiş. Çanakkale Savaşında Galatasaray Lisesi,
Kabataş Lisesi öğrencilerinin; geleceğimiz olan gençlerin kaybedilişi… En fazla
münevverin yaşadığı Selanik, Halep, Musul bölgesinin elden çıkınca; cehalet ile
ölümcül kaderimizle baş başa kalışımız da anlatıldı Yılmaz İçöz Sahnesine
sığmayan her yaştan olan susamış dinleyiciye…
Tarih, sanat, felsefe
bu yüzden önemli dostlarım; soru sormak için… Dinleyip irdelemek için…
Düşmanını bile anlayıp saya bilmek için… Batının papaz okullarından mezun olan
gençleri ressam, filozof oluyor… Bizim İmam Hatip mezunlarından da mimar,
mühendis, ressam ve filozoflar çıkmalı; eğitimin muazzam önemi şimdi daha iyi
anlaşılıyor…
Mustafa Kemal’in dil
devrimi; Tekirdağ'a gelişi de…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder