Adalet eksik olmaya görsün;kaç dereden akar,doğru
haklı diye kirlenmiş sular;kaç canlıyı bulanık,hastalık
ateşler içinde bırakır.
İHANET DEĞİL KÖTÜ BİR TARİH BİLGİSİ
Orhan Pamuk Nobel
Barış Ödülünü almadan önce 1 Milyon Ermeni katliamından söz ettiği için büyük
tepki almıştı. Birçok tarihçi ölüme gönderilenlerin sayısıyla meşgul… Osmanlı
İmparatorluğunun son zamanları tarihe bir sancı daha bırakmıştır.
Bir devlet kendi
vatandaşını şartlar ne olursa olsun koruyamazsa, iç güvenliğini sağlayamazsa;
bunun vicdani, hukuki, ahlaki hesabını da vermelidir. Bu koca İmparatorluk nice
diğer İmparatorluklar gibi; tarihten bugüne gelen büyük savaşların,
yanlışların, doğruların harmanıyla bu toprakları bir kez daha gözyaşıyla
suladı.
Ve tartışma devam
ediyor. Edecekte. Kimi, bu iş tarihçilerin işi, kimiyse sayı şu kadar değil bu
kadar… Kimi, çetelerin saldırılarıyla, kimiyse bulaşıcı hastalıklarla şu kadar
insan öldü, öldürüldü diyor.
Söz konusu canlar
oluyorsa, doğruluk, hak ve adalet olacaksa; niçin bu acılı, bu bereketli
topraklarda başlamasın. Benim sarıldığım, milletim dediğim yücelik, arınmanın
en hakikisini niçin başlatmasın?
Almanya'nın büyük
kıyımını bütün dünya biliyorken; bugünkü Alman'ın ilim, sanat, sosyal, kültürel
vicdanı bu kadar hür, kararlı ve inanmışlık içinde yaşaması da düşündürücüdür.
Aynı şeyi Fransızlar için, Amerika Birleşik Devletleri halkı için, Avustralya,
İngiltere, Rusya için de söyleye biliriz.
Tarih, matematik,
fizik, kimya bilimi gibi önem kazanıyor. Esas arınma topyekûn olmalı; şöyleydi,
böyleydi; bu olmasaydı, şu olmazdı; büyük mazeretleri yerle bir eden cana
kıyımları, nice masum ruhu huzur içinde selamlayarak…
Orhan Pamuk kendi bu
sözü söyledikten sonra derhal yargılama, derhal ihanet içinde olduğunu
hatırlatma, ne büyük panik, sancı, karanlık içinde olduğumuzu da anlatıyor.
Niçin korkuyoruz? Niçin büyük bir milletin, muhteşem kavuşmaların zenginliğine,
merhametine, yüceliğine, adaletine sığınmıyoruz?
En çok konuşan, en
çok bağıran en az bilgisi olanlar! Ne hazin bir insanlık töreni…
1877 yılında Amerika
Birleşik Devletlerinde Kara Bart isminde gizemli birisi ilk soygununu yaptı.
Daha sonra 27 soygun daha gerçekleşti. Kara Bart soyduğu her posta arabasına
bir şiirini bırakıyordu.
Posta arabası
soyulunca gelenler boş sandıkta bir tane şiir buluyorlardı. Krem renkli uzun
bir pardösü giyiyordu Kara Bart. Başına da torbaya benzer bir örtüyü başlık
olarak takıyordu. İki delikten görülen mavi gözleriyle gizemli bir soyguncu,
bir de bir şiir bırakarak kendince bir şeyler anlatıyordu.
Yine böyle bir
soygunda posta arabasının yanına gelen güvenlik görevlileri boş para kasasında
şu şiiri bulmuşlardı;
Uzatın buraya beni
Uyuyayım,
Bekleyeyim yarını sessizce…
Belki başarı,
Belki zafer,
Belki de keder
Kara Bart bu şekilde
tam olarak 27 soygun yapar. Her soygundan sonra bırakılan bir şiir… Altı yıl
süren 27 soygun ve şiirler Kara Bart’ı ayrı bir efsane yapar…
27. Soygundan sonra
bir şekilde yakayı ele verir. Kimliği ortaya çıkar. Kentin en saygın
insanlarından biri olan Charles E. Bolton’dur bu kişi.
Bolton, cezaevinde
geçen yıllarda, bu soygunları yaptığı için değil kötü şiirler yazdığı için
suçlu olduğunu söyler;
Fakir doyurmak için/Vurdum zengini/Günah mı?/Bu suç
değil/Saçları saman renkli insanlar/Lanetlemeyin beni!/ Küfredecekseniz
bana/Soyguncu olduğum için değil/
Kötü şairdi
Diye edin!
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder