Kamera; Güven Büyükada
ENTELEKTÜEL GÜNDEMİ TARTIŞMAZ
Peki, ama canım
gündem dururken entelektüel neyi tartışır? O narin bedenini, hassas ruhunu zora
sokup da ne yapacak?
İmalı imalı
konuşuyorsun, ağzındaki baklayı çıkart artık diyenler olabilir. O zaman hazır
ülke gündemi havanda su dövme, sürekli kaleler, surlar yükseltip ordular
kuşatmaya dönüşmüşken bizde sıranın bize geleceği güne bir şeyler düşelim…
Bu fakir! Bu
içinizden biri! Halkın adamı, hakkın adamı diye diye halktan kopanları, zırhlı
araçları, koruma ordularını yok saymak mümkün değil. Böyle bir imkânı
reddedecek insanda az bu diyarda. Var olanlar da ortaya çıkmamaya gayret
gösteriyor. Haklılar kendilerince…
Entelektüel gündemi
tartışmaz! Gündem vahim olaylarla; kan, barut, entrika ile yüklü. O zaman
entelektüel ne yapar? Eğitimin eksikliğini, çocukların beş dakika denilen
teneffüs rezaletiyle güneşe, rüzgâra, yağmura aç kaldığını; renklerinin solup,
bedenlerinin normalin dışına çıktığını tartışır.
Başka ne yapar
entelektüel?
Üniversitelerimizin
sürekli patinaj yaptığını; uluslar arası eğitim, öğretim, bilim, sanat, spor
yarışında neden gerilerde kaldığını konuşur. Son zamanlarda sinema
seyircisinin, kitap satışlarının arttığını ve bu artışın hangi oranda topluma
yansıyacağını bilmek ister; bunları konuşur ve tartışır.
Entelektüel sürekli
patlayan su borularını ve yamanan yolları; döşenmeyen parke taşlarını, yetmeyen
parkları, bahçeleri; şehir denilen kentlerin olmayan kaldırımlarını konuşur.
Kaldırımlara dikilen ağaçlara bakılamayışı, ağaçlar kururken, insanların göz
pınarlarından öte vicdanlarının da kuruduğunu tartışır.
Entelektüel en iyi
hizmeti düşlerken, hizmete adanmış tüm çalışanları, onlara sunulan imkânları da
tartışır. Sağlık sektörü en başta olmak üzere neredeyse tüm kurumlardaki Mobbing
olaylarından tutun da, ruh ve beden sağlığı bozulmuş insanların, diğer
insanların sağlıklarına, yaşam koşullarına hiçbir şey katmayacaklarını da
tartışır.
Yetişmiş insanların
ilk fırsatta, Avrupa ve ABD’ye kaçışlarını, baş döndürücü geçmişi, iç içe geçmiş
uygarlıkları olan bir ülkenin, dünya sineması, tiyatrosu ve edebiyatında niçin
sönük kaldığını tartışır.
Ülke üzerinden
yapılan kaçakçılığı, sınır kapılarının kevgire döndüğünü tartışır. İnsan
kaçakçılığı, kölelik uygulamalarını, Suriyeli İrvin’in köle ticaretinden
kurtulup insanlığa seslenişini tartışır.
Entelektüel;
Orduevlerinin, Öğretmenevler’inin toplumdan kopuşunu, aynı toplumun, aynı
dünyanın insanlarının birbirinden habersiz ganimet paylamışı içinde
onurlandırılırken nasıl da aldanışlara, yalnızlıklara teslim olduğunu tartışır.
Başka ne yapar
entelektüel?
Taşeronlaşmayı her
yönden anlamaya çalışır. Merkezinde insan olmayan bu uygulamayı yerle bir
edecek her türlü insani, bilimsel, ekonomik ve sosyal çözümleri konuşur.
Şehrinin mimarisinin
olmayışını, turist denen şeyin mumla aranacak duruma geldiğini, gece yaşamının
çöktüğünü, sahil ve gece yaşamı kültürü olmayışını; denizi olduğu halde
Norveç’in balığını niçin yediğini tartışır…
Entelektüel hiç kitap
okumadığı halde; Sokretes’ten, Montaigne’den, Nietzche’den, Mevlana’dan,
Yunus’tan, Shakespeare’den söz edilemeyeceğini; yediği, aldığı, sattığı
şeylerden çok sindirdiği, özümsediği, özüne sahip olup kendi yaşamını diğer
yaşamlar için öncü kılmanın heyecanının nasıl olduğunu tartışır entelektüel…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder