Büyük Çekişme
TEKİRDAĞ'IN KARA BAKIŞLI ÇOCUĞU
Gün geceye süzülmüş,
gece yine hep birlikte olduğumuz arkadaşlarla şekillenmişti. Hüseyin Öğretmen
yeni edindiği cep telefonunun engin denizinde yeni öğrenimler peşinde koşuyor.
Nazır Bey, gazetelerin siyasi haber yoğunluğu içinden ayıkladığı haberlerin
duruluğu ile kendi iç adaletini sağlıyor. Ben ise, İlyas Bey ile her zamanki
tavla savaşına giriştim. Birbirini zorlayan iki dostun, ringe çıkan iki
boksörün birbirine zarar vermeden, beyin kıvrımları arasında bulunan gizli
enerji ile çocuksu koşturmaları…
Yunus Usta,
dakikliğin i bir zanaatkarın usta işini yine tekrarladı, tam 22.30 da aramıza
katıldı. İnsanın inanmışlığı, bireysellikten öte sosyalliğe dönüşmesi;
derelerin bir ırmağa dönüşmesi gibidir; bereketi, gücü, düşünceyi
şekillendirir, yoğurun taze ekmek kokuları gibi kokulara, heyecanlara
dönüştürür.
Yunus Usta doğaya
olan düşkünlüğü gibi şiire olan düşkünlüğünü zengin sofra bereketi gibi, İlhan
Koruyucudan birkaç dizeyi mırıldandı;
Toprak sıcak olmasın varsın
Tutunsun sıcaklığı yüreğimizde
Erimesin gönlümüzden
Varsın da kardan adam olsun!
Nazır Öğretmen
gazetelerinden sonra sıkışmış insan düşüncelerinin beden esaretlerine dönüşen
büyük suskunluğunu, içindeki eğitici köklerin büyük sızıyla bir slogan seslenişine
dönüşen seslenişini yine yaptı;
“ Kader Utansın!”
İlyas Bey, içinde hiç
bitmeyecek turizm tutkusunu, İstanbul’un, Antalya'nın kültürüyle olgunlaşmış
düşünce yapısının isyanını, şehri Tekirdağ'ımızın olmayan turizmi için, nasıl
olur, nasıl arttırırız düşüncelerini bıkmazlık içinde tekrarladı.
Hüseyin Öğretmen, bir
an önce bitecek askerlik (asteğmenlik) görevi ve başlayacağı öğretmenlik
düşünceleri içinde tarihin sofrasını, gün yüzüne çıkaracağı zamanlara heyecan
kaldırdı; her zamanki buruk olmayan daima hazır olan ümitli bakışlarıyla…
Gecenin sonu, tıpkı
başlangıcı gibi, kimimiz güneybatıya, kimimiz batıya, kimimiz kuzey yönüne;
şehrin çeşitli mahallerine ayrılık yürüyüşü içinde yol alıyorduk. Gördüğüm manzara,
kara gözlü, kara bakışlı çocuğun gözleriyle karşı karşıya kalma şaşkınlığı ile
ödüllendirildi.
Tanıdığım kara bakışlı
genç, sözleşmeli olarak Tekirdağ Gençlik İl Spor Müdürlüğünde çalışıyordu.
Gençliği spora, çalışmaya özendiren müdürlük, sanırım boş durmamış; gündüz
işinde çalıştırdığı genç, gece de iş bulmuş kendine. İktidar Partisinin
gevşeyen, kopan seçim afişlerini bağlıyordu.
Gecenin ayazı, insanı
insan olmak ile sınarken göz göze geldim kara bakışlı genç adamla. O da
şaşırdı; şaşkınlığı, korkusu belki de çelişkiye düşmüş veya düşürülmüş
halindedir; bilemiyorum.
Yanımda, benle
birlikte yürüyen Nazım Bey ile İlyas Beye durumdan söz ettim. Gencin, kara
bakışlı insanın soğukta morarmış elleri ve o ellerin bir siyasi parti için,
belki de işinde kalmak, sözleşmesini uzatmak, bir parça ekmek yeme korkusuyla
yollara düşüp, gecenin içinde, mahalle mahalle dolaşıp, iyi bir iş çıkartıp,
kendi yaşamına yapacağı katkıyı irdeledik.
Kara bakışlı genç
haklıydı. Beni görünce şaşırmış, korkmuş hali yersizdi; onun yaptığı en masum
şey kalıyor; onca olan, biten ve onlarca büyük uygarlığın yaşadığı ülkem; bereketli toprakları, hiç bitmeyecek denizi,
ormanı, ovası bitme durumuna gelen ülkemin kargaşası içinde kara bakışlı genç,
kendi yaşamının savaşını veriyordu…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder