İNSANDAN
KULELER
(
İnsan Kule Festivali )
İnsanın yolculuğu, evrimsel trafik daha ne
kadar devam edecek ve nasıl sonlanacak bilinmez ama bilinen özellikleri bile
bilim insanlarını şaşırtmaya yetiyor.
Sadece insanın beynini inceleyen bilim
insanları karşılaştıkları sıra dışı bağlar, trilyonlarca karışık hücre,
milyarlarca nöron görev yapıyor. Eğitim denen mucize de burada başlıyor. O
trilyonluk bağları anlamlı buluşmalara, icatlara ulaştırıyor.
İşin içine eğitim, onunla birlikte bilim,
sanat dalları girince insan denen canlının milyarlarca nöronu durmadan yeni
şeylerin peşinde, yeni üretimler, ekip biçme ve ürünler yaratıyor. İnsan, yani bizler,
böyle bir gizem ve mucizeden ibaret…
Kötülüğün de en hakikisi, hiç duyulmamışı
insanın nöron fabrikasından çıkar. İyiliğin, erdemin de en gelişmiş, en zarif
yanları yine o fabrikalardan doğar ve yayılır.
Yaşamım sürdüğü sürece yazacağım şeylerden
birisi; insan denen canlı, bütün eksiklerine, hatalarına rağmen vazgeçmemelidir.
Bazen bir özür yetmez! Bazen destansı pişmanlıklara ağıt yakmak da yetmeyebilir.
Ama özünde iyiliği, faydayı, yeniliği hedefleyen her türlü proje, onu çok
farklı basamaklara taşır.
18.yüzyıldan bu yana 30 Ağustos geldiği vakit
İspanya’da yüzlerce, binlerce insanın katıldığı bir festival yapılıyor.
İnsanlığın somut olmayan mirası kabul edilen, insandan kuleler festivali için
bir yıl hazırlanan gruplar, en yüksek kuleyi oluşturup yarışı kazanmak için inanılmaz
derece emekler harcayıp becerilerini bir araya getiriyor.
İnsandan kuleler festivalinin riski yok mu?
Elbet var. Ya getirisi; toplumsal, kişisel kazançları? Neredeyse her hafta bir
araya gelen gruplar bir yıl boyunca yapacakları, oluşturacakları kule için çalışıyorlar.
Yani birbirine dokunuyorlar. En altta en güçlü ve en dayanıklılar duruyor.
Üstlere çıkıldıkça daha hafif, hatta çocukların da katıldığı inanılmaz bir festival,
heyecan ve bir araya gelen insanların kültürel mirası, dayanışması yaşanıyor.
Festivallerin yararı nedir dersek? Ülkenin,
şehrin imajını düzeltmekle kalmıyor, turizmi geliştiriyor. Kentsel, bölgesel
kalkınmaya yaptığı katkıları bir anlığına unutalım! Orada yaşanan insanların
bir araya gelmesi ve birbirlerine inanması, güvenmesi ve birlikte çıkılan bir
yolculuk…
Sportif birlikteliklerin, fiziksel önemi bir
yana, zihinsel, duygusal zekâmıza, yüreğimize yaptığı katkının; faydanın,
iyiliğin haddi hesabı yoktur. Bir kere o bölgede, kentte barışı, sevgiyi,
dayanışmayı en yüksek noktaya, zirveye çıkartır.
Rekabet, heyecan, çalışma disiplini ve daha
bir sürü duygu bütünlüğünü bir araya getiren insandan kule festivali, sadece
İspanya için değil artık tüm dünyanın somut olmayan miraslarından sayılıyor.
Kırkpınar Güreşleri, Meddahlık, Mevlevi Sema Törenleri, Âşıklık Geleneği,
Karagöz gibi değerlerimiz de dünya somut olmayan mirası olarak biliniyor,
korunuyor…
İspanya, İnsandan Kule Festivali kültürünü
sadece turizm, ekonomik gelişme olarak değil en önemlisi, orada yaşayanlar
arasında kent kültürü, kentlilik bilinci ve barışçıl duyguları besleyici yönleriyle,
yürekten alkışlıyorum.
Zengin değerlerimizi, sadece laf olsun ve
kupkuru kutlama ve anmalarla değil, tüm dünyanın ilgiyle, heyecanla ve
imrenerek izleyeceği hale getirmek için o insan denen canlının eğitimle
harekete geçen ve sıra dışı işler yapan nöronlarını besleyelim diyorum;
besleyelim…
Okullarımızı, öğretmenlerimizi, eğitim
sistemimizi en örnek alınacak, en insancıl ve bilimsel hale getirmek için çalışmak
zorundayız! En azından kuleden insanlar festivaline katılanlar gibi birbirimize
sarılmayı, dayanışmayı yaşatmak adına azcık çırpınalım, birazcık gayret edelim…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder