GEL
GİTME KADIN
Mustafa Kemal Atatürk’ün müzisyenleri çok sevdiği herkes tarafından bilinir. İnsan ruhuna iyi gelen, insanı bilinç, düşünce ve yenilenme seviyesine getirecek her türlü sanat dalı ve bilimin peşinde koşan Atatürk’ün 24 yıl yanında duran, yaverliğini yapan Cevap Abbas;
“ …Atatürk’ün sofrası bir okuldu “ sözünü kim
bilir kaç kez tarihe, insan sosyolojisine, milletimize not olarak emanet
etmiştir.
Turgut Gürer’in eserinde, Cevat Abbas Gürer’in anıları bir bir incelenmiş, çok faydalı bir eser haline getirilmiştir. Yine bu eserde Sabiha Gökçen’in bir anısı da anlatılmıştır.
Müziği çok sevmesi dolayısıyla, bir akşam yine müzisyenler davet edilmiş, Mustafa Kemal Atatürk’ün sofrasında, fiziksel beslenmelerden çok öte sanatsal, kültürel bir beslenme gecesi yaşanıyordu. Konuk sanatçılardan birisi de Selahattin Pınar,”Gel Gitme Kadın “ şarkısını söylerken Mustafa Kemal Atatürk’ün gözleri doluyor; ağlamaklı bir halde…
Sabiha Gökçen, hatırasını anlatırken;
“ Onu ilk kez böyle bir halde, bir şarkıyı
dinlerken gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm! Acaba bir kadın mı var diye
düşündüm!” ifadelerine dikkat çekiyor.
Ertesi gün Mustafa Kemal Atatürk, her zaman
yaptığı gibi geceye dair bildik soruyu sorar;
“ Akşam nasıl geçti?”
sorusuna Sabiha Gökçen; “ Güzeldi paşam. Fakat bir şarkıda gözleriniz yaşardı.
Biz üzüldük. Hiçbir şey söylemedi ve durdu.” Mustafa Kemal Atatürk, gece ve
dinlerken hüzünlendiği şarkıya ait bir hatıra olup olmadığın sorusu karşısında;
“ Yak şu sigaramı kızım” cevabını verdi. Bir saat sonra Sabiha Gökçen’i
çağırtır.
—Hazırlan çiftliğe gidiyoruz.
—Hazırlandık ve yola çıktık.
Atatürk, yaver Cevat Abbas ve ben aynı arabadaydık. Çiftliğe doğru yaklaşıyorduk.
Atatürk Cevat Abbas’a seslenerek:
—Bak Cevat, biz Anadolu’ya
çıktığımızda bir marş söylerdik, deyince Cevat Abbas:
—Dağ Başını Duman almış paşam,
diye cevap verdi.
—Hep bir ağızdan marş
söylemeye başladık. Bana dönerek:
—Biz Anadolu’ya çıktığımızda,
altımızda kırık dökük bir arabayla, yine kırık dökük yollar üzerinde dolaşırken
bu marşı söylerdik, çocuğum.
—Baktım yine gözleri yaşarmıştı.
Yine; “Yak şu sigaramı kızım” dedi. Bir akşam önceki toplantıda, onun
gözyaşları ile bir kadın ilişkisi kurmaya çalıştığım için utandım. O zaman ve
daha sonraki günlerde durumu iyice anladım. O,hemen her zaman, hatta mesut bir
eğlence anında dahi, acı tatlı çeşitli memleket hatıralarıyla yaşar…
Bir Kurtuluş öyküsü, bir Gelibolu Destanı kolay yazılmadığı bellidir. Mustafa Kemal Atatürk, bir dahi olmayıp, sıradanlığın, zaafların içende yenilen bir kişi olsaydı, çok sıcak bir camın üzerine soğuk su döken yaşlı kadının bize verdiği nasihat ve yaptığı deney gibi; o cam her yerinden tuzla buz olurdu…
Mustafa Kemal Atatürk’ün olmadığı yerde, şu an için vatanımız neresi olur, nerede sığınmacı, nerede kemirilen, eritilen bir milletin fertleri olarak yaşardık; bilinmez…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder