Kamera; Güven
O,MUTLU BİR
İNSAN
( Hiçbir
Ressam Çizemez )
Mutluluk adına söylenmiş sözleri, harcanan
çabaları, yazılan hikâyeleri, reçeteleri araştırmaya kalksak, işin içinden
çıkamayız. İnsan denen canlı, insanlık yolculuğuna çıktığından beri peşinden
koştuğu yegâne şey mutluluk olsa da, araya girenleri def edemediği için, elinde
kalan mutluluk kırıntılarıyla yetinmek zorundadır.
Şöyle bir çevrenize ve kendinize bakmanızı
rica edeceğim. Tüm bedenin, ruhumuz ile birlikte salındığı bir kahkaha, düzeyli
bir sevinç ne zaman uğradı bizim yanımıza?
Sözünü edeceğim kişi; mutlu bir insan. O’nu
tanıdığımdan beri, kızgınlık zamanlarını çoktan yenip yok etmiş, şimdi de yaşamın
en olgun zamanında yepyeni bir slogana sarılıp için için gülümseyen birisi O…
Paşaköy ovasını karış karış bilen, Meriç
nehrinin dizginlenemez zamanlarda balık tutmaya giden, yaradılışında var olan
mutluluğu çekinmeden sunabilen kişi; Mehmet ÇETİN’den söz edeceğim sizlere.
O bir meddah değil ama meddah ile tanışsa,
her ikisi de kıkır kıkır gülümserler. Yoksa insanın sınırsız mülkiyet aşkı,
muhteşem beklentilerin içinde kavrulmamış ise, kişinin ruhu, yaratıcı
tarafından verilmiş o sevgili neşe, kaybolmuyor son ana kadar.
Mehmet Çetin’in bugünlerde bir de sloganı var;
“ Bana soruyorlar: - Ne
yapıyorsun, nasılsın, diye!-Ben de cevap veriyorum beni merak edenlere:
— Nasıl olacağım, fakirliğin,
yoksulluğun tadını, doya doya çıkartıyorum.”
—Neden böyle söylüyorsun,
dediğimde:
—Düşlerimde hep zengin
olduğum için. Zenginliğin içinde yoksul yaşayanları bir parça gülümsemeye
yüreklendirmek için: -diyerek yine gülümsüyor; bildik o yarım yüzyılı aşan gülümseme.
Sanırsınız; Meriç, Balkanlar gülüyor; gülmeyi unutan, hiç bıkmadan insanı
çekiştiren efendilere…
Bazı insanların yeterli eğitim almayışına
susarak, sessiz kalarak üzüldüğümü söylemek isterim. Doğuştan sanatçı, meddah
olan nice insanımız var çevremizde.
İster erkek, ister kadın olsun; yüreklerinde
güneşlerin nükleer enerjileri saklı sanki hep ışıltı saçarlar; öldürmek için
değil, yaşatmak ve gülümsetmek için…
Mehmet Çetin; yani eniştem, meddah değil,
filozof değil, doktor değil. Ama nice doktorun, filozofun, okumuşun peşinde
koştuğu mutluluğu, sevinci ve gülümsemeyi ceplerinde taşıyor. Kaç insanın
cepleri böylesine doludur bilinmez…
Bir de bir sözü not almış bir kenara. Nereden
buldun, bu sözü hiç duymadım dediğimde: - Geçen bir kamyon arkasında gördüm.
Çok hoşuma gitti ve yazdım. Şimdi de beni seven sevmeyen herkese sesleniyorum;
“ Hiçbir ressam çizemez,
sahte dostların yüzündeki kalleşliği” Bu söze kaç kişi “Hayır” diyebilir ki?
Sanırsınız, Diyojen’in Büyük İskender’e rest çekiş hanı…
Sanırsınız, Sokrates’in ölüm fermanı
verildiği anda yaptığı muhteşem savunma… O anların, en saf, acıklı ve kalıcı
zamanları yaşanıyor; Mehmet Çetin’in gülümsemesi ve düşleri içinde…
Meriç’in suladığı, zaman zaman hırpaladığı
ovaların ahlât ağaçları gölgesinde, göllerinde büyüyen, koşan, avlanan, öyküler
dinleyip anlatan insan böyle olur işte; yoksulluğun bile tadını, doya doya,
sanki son kez yaşanıyormuş, bir daha yoksulluğu özleyecek gibi çıkartır…
Egosu şişkin tipler; diğer insanları; “zavallı-insancık”
ezikliği içinde gören insanların en korktuğu insan tipleri; gülen, gülümseyen
insanlardır; Mehmet ÇETİN gibi…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder