İnternet
KAÇINILMAZ BİR KADER MİDİR GÜÇ TUTKUSU?
(
Vatandaş İçin Medeni Bilgiler )
Adına ister;
gayret, takat, fizik, düşünce, direnebilme yeteneği, sınırsız, mutlak nitelik
deyin, ister başka şey; görünen o ki, insan denen canlının sadece kendi
geleceği değil, dünyanın bile geleceği güçler dengesiyle birlikte eviriliyor…
İngiliz tarihçi
H.G.Welss’in 1920’de yayınladığı Federal Bir Dünya Devleti kurma düşünceleri: Tek
dilli, tek yerden yönetilen FEDERAL BİR DÜNYA! İlk bakışta kulağa ne kadar hoş geliyor.
Sınırlar için kavga olmayacak oluşu, ordulara yapılacak büyük harcamaların
ortadan kalkması; dayanılmaz bir çekicilik oluşturmuyor mu?
İngiliz tarihçi
kitabını yayınladıktan sonra, bir başka İngiliz arkeolog Howard Carter ise
kendi büyük keşfini ortaya çıkartmak için Mısır’da Krallar Vadisi’nde henüz
mezarı bulunamamış çocuk kral; Tutankhamu’nun mezarını kazmak, bulmak için
destek-Para ve bir başka şekilde kendine lazım olan gücün peşindeydi…
Buldu da; uzun
araştırma ve kazılar, bin bir türlü çilelerden sonra tüm dünyanın ilgisini
çekecek olan Tutankhamu’nun sırları, cazibesi, onunla birlikte binlerce yıl
önce mezar odasına konmuş eşyaları gün yüzüne çıktı.
Biz yine İngiliz
tarihçinin Federal Bir Dünya Düzeni fikrini savunan eserine dönelim. Mustafa
Kemal Atatürk bu kitaptan haberdar olur ve 1925 yılında Türkçeye çevrilmesini ister.
Mustafa Kemal Atatürk’ü farklı kılan şey de burada gizlidir; gücün nerede ve
nasıl kullanılacağı ayrı bir strateji ve öznesi istemektedir. Bu kitaba
karşılık 1930 yılında Mustafa Kemal Atatürk’te bir kitap yayınlar; Vatandaş
İçin Medeni Bilgiler.
Wells’in Federal Bir
Dünya düzenin önünde bir sorun kabul ettiği “Ulus Devletleri” ve onların
ordularını sınırlama fikri karşısında Atatürk;
Orduların sınırlanmasından veya büsbütün kaldırılmasından söz ediliyor.
Bunu işitirsiniz ve hep işiteceksiniz. Bu çok insanlıksever bir düşüncedir. Bu
düşüncenin uygulandığını görmek gerçekten arzu edilir; ancak mümkün değildir.
Bu olasılık hep parlak bir ideal olarak kalacaktır.”
Bu düşünceleri bir
kitapta toplayan Atatürk, günümüzden 91 yıl önce bu uyarıyı yapma, hatırlatma
ve aynı zamanda yazı diline döküp, kalıcı hale getirme iradesi, ülkesine,
vatandaşına verdiği değerin önemidir.
Bugüne gelecek olursak,
dünyayı yönetmeye kalkan Federal bir güç olan ABD’nin insanlığa sunduğu miraslara,
sıradan, basitçe baktığınızda bile korkunç gerçekleri görürsünüz; her daim
savaş ekonomisi ve böl, parçala, küçült ve kendine bağlı kıl…
Güç böyle bir sarhoşluk,
şaşkınlık ve taşkınlık da oluşturuyor. Çevremizde de kişisel manada güç sarhoşluğuna,
kargaşasına düşmüş yüzlerce, binlerce insan görmemiz mümkün. Görünen o ki, bu
doğal dönüşüm, durdurulamaz evrimsel ve sosyolojik dönüşüm; her daim güçler
dengesinin enerjilerinin birbiriyle dalaşmalarına, anlaşmalarına ve zaman zaman
geri çekilip, vakit kazanmalarıyla sonuçlanan ayrı bir satranç oyunu…
Bu sınama, dalaşma
ve savaş oyunlarında kim bilir kaç millet yok olup gitti. Bugün, Sümer’lerden
kalan tabletler olmasaydı onlardan haberimiz bile olmayacaktı. Hititlerin heykelleri,
yerleşim yerleri, Mısırlıların yazı dillerini, taşa, mermere kazıyıp geleceğe
iletmeleri; hepsi ayrı bir güç dengesinin sunumu, sahne şöleni değil midir?
Tekrar, İngiliz
arkeolog Howard Carter’in yıllarca mücadele edip de ulaştığı zafere dönmek istiyorum.
Yapmış olduğu büyük keşif tüm her yerde yankılandı. Çocuk kral Tutankhamu’nun
mezarını; el değmemiş halde bulması ve tüm dünyada bir simge haline gelmiş Ölüm
Maskesi’yle yüzleşmesini gösteren belgeseli izledim.
Tutankhamu’nun
mezarında binlerce nesne vardı; diğer yaşamda kullanılmak üzere. Ama en
muhteşemleri som altından yapılmış 10 kg ağırlılığındaki maskeydi. İhtişamı,
zarafeti, işçiliği göz kamaştırıyordu. Bu mezarı kim bulursa bulsun tarihe geçeceği,
dünyaca ünlü olacağı bellidir. Çünkü bu da bir güç keşfi, tanıtımı ve
AYRICALIĞI değil midir?
El değmemiş olana dokunmak,
en pahalı, en değerli ve en zarif eşyaları keşfetme başarısı: İsmini, som
altından olan maske gibi ALTIN haline dönüştürmek; belki de güç dengesi
içerisinde en ZARARSIZ, tam tersine geçmiş ile gün ve gelecek adına çok faydalı
bir iştir de…
Tutankhamu’nun mezarı
açıldığında, paha biçilmez nesneler ve çocuk kral görüntülenip, kayıt altına
alınırken İngiliz arkeolog Carter, som altından maskenin üzerine kralın öldüğü
yıl bırakılan çiçeklerden oluşmuş çelenge gözü takılıyor. Bütün zenginliğin yanında,
sıradan, basit çiçeklerden oluşmuş bu çelenk; keşfinin zirvesinde, zaferini kutlarken,
başka bir hüzün âlemine taşıyordu Carter’ı!Neredeyse 3500 yıl önce yaşamış,
soluk almış, ordulara, halkının, sosyal kültürel yaşamına yön vermek istemiş
“çocuk kral”ın insanın mumyasının yanında bırakılmış olan 3300 yıllık çiçekler;
sanki o zamana açılan bir kapının çağrısını yapmakta.İnsan denen canlının
gücünün sınırlarını çizmekte ve hatırlatmaktaydı 3300 yıllık kurumuş mumya
çiçekler…
Ve evrimin,
kaçınılmaz bir kader gibi başımıza diktiği gücün en korkuncu-zalimi; ölümsüz
bir iştah ile her daim elde etme yarışında KAZANMA hırsı içinde olan krallar,
imparatorlar…
Bütün bu vahşetlerin
oluşumunda, işçilerin, çiftçilerin, sanatçıların, zanaatkârların,
öğretmenlerin, doktorların, mimarların, mühendislerin, avukatların doğrudan
doğruya hiçbir kabahati, günahı ve kusuru yoktur sessiz kalmalarından başka…
Sonuç, birbirine
bağlı ve değer veren milletin, güçlü ordusu, polisi, jandarması olmazsa olmazıdır…
İyinin, zarafetin, bilimin, sanatın, sosyal hayatın, inançların da en değerli
koruyucusu güçler dengesidir. Gücü saf kötülüğüyle anmak yerine, doğma, oluşum sebepleriyle,
tarihçilerin insanlığa düştükleri dipnotlarla anlamak, anlaşılır kılmak, aynı
zamanda bütün milletlere bir armağan bırakmak değil midir?
Sanırım, bu büyük sahnede, gerçek manadaki
yönetici doğanın kendisidir. İnsanın saldırı ve vahşetinden nasibini alan doğa,
belki bunu da ayrı bir yem olarak sunuyordur gaddarlıkta sınır tanımaz güç
sahipleri; güç karşısında için için yanıp duran biz insancıklara…
Güven SERİN
4 yorum:
İktidar mücadelesi insan ve diğer pek çok canlıya has doğuştan gelen bir özellik. Ne yazık ki iktidarı yani gücü ellerine geçirip topluluklarına hükmeden kişiler güç sarhoşu oluyorlar ve en büyük kötülüklere imza atıyorlar. Doğanın kanunu bu. Dünyaya nadiren gelen ve sömürüye baş kaldırmış Atatürk gibi kahramanlar bile hak ettikleri değeri yeterince görememiş ve anlaşılamamışlar. Bu yüzden hasbel kader elde ettikleri gücün esiri olmuş kişilere karşı mücadelede kalıcı bir başarı sağlamak çok zor. Yeni gelen de aynı yolu izleyecek ve zulmetmeye devam edecek. Sınırların kalktığı tek bir dünya devleti bu şartlar altında imkansız bir şey. Evrim sonucu insanların düşünce yapısında iyiye, doğruya ve güzele doğru bazı değişiklikler olursa belki durum değişir:) Tutankhamu hakkında yüzeysel bilgim vardı, şimdi dönüp biraz daha araştırayım. Güzel bir yazı olmuş, faydalandım, teşekkürler:)
Teşekkür ederim Kaystros,değerli katkıların için sağ ol...
Beautiful blog
Thanks Rajani
Yorum Gönder