21 Şubat 2018 Çarşamba

YERLİSİ YOK BURALARIN






 
YERLİSİ YOK BURALARIN
-------------------------------------------------

  Bu ses-haykırış toplumların, insanların algılarına tesir etmekten öte edebi dünyayı var etme, insanın takılıp kaldığı yerden öte geçirme adına söylenmiştir. Kıt olan tespitlerdendir. İyi kulaç atanlar, tırmananlar anlar veya anlamaya çalışır; bu tür ritmin kalp atışlarını.

  Leyla Erbil “Kalan” kitabında böyle bir tespite, felsefik, sosyolojik ve edebi çıkışa yer vermiştir. Neredeyse kitabın bana damlayan en değerli kültürel akışıdır.

  Yazar, İstanbul’u seyreder, dolaşıp tarihe dokunurken; bir sürü ize rastlar. Kim bilir hangi uygarlıkların, diğer uygarlıklara aktardığı; üst üste koyduğu tarihsel, mimari, öyküsel izler…

 Bir yerde kendini tutamaz; tutulmuş insan aklına, her daim sınırları çizmekle, duvarları yükseltmekle meşgul korku ve korkunç düşüncelere esir olmuşlara; “ Yerlisi yok buraların!” diye seslenir.

 Her daim yeni ile eskinin çelişkileri! Belki de en yabanıl, vahşi zamanlardan kalan içgüdülerimiz. Kendi kabilemize, topluluğumuza yer tutmak için; hayvanların bugün dahi yapmış olduğu; yer, ev, eş kavgaları…

 Bu kadar büyük gelişmeler, savaşlar, iç içe geçmiş kültürler; gelinen noktada bir avuç batı felsefesi…

  Hâlbuki göçlerle ne çok karışmışız; eski ile yeninin; yerli ile muhacirin kavgaları, sevdaları, acılarıyla yoğrulmuşuz…

  “ Yerlisi yok buraların; yerlisi yok hiçbir yerin!”

  Yazar, asıl yerlilerin toprağın altında olanlar olduğunu, hatta daha da yerli olanların daha da altta, ondan da yerli olanların onun altında olduğunu hatırlatır. Hatırlatmaktan öte, esaret zincirini balyoz ile koparmayı dener. Belki de anahtarı yanı başımıza bırakmak ister; kendi kendimizi kurtaralım diye…

 Kulaklarımda çınlıyor bu haykırış; Yerlisi yok buraların! Yerlisi yok hiçbir yerin…

  Bugün gelinen noktada; batı diyarı, düşüncesi, Rumeli kültürü, Anadolu gerçeği övünmesi, barışçıl işbirliği yaşanırken daha; yerli, muhacir kavgaları; hatta Karabezigan Köyünde olduğu gibi; yerli, muhacir mezarlığına kadar vardırılmış akıl olmaz, mantık ışı olan yer işaretleme, alan yaratma becerileri.

  Geldiğim yerde; yani doğduğum diyarda bize de “yerli” anlamına gelen argo seslenişler yaparlardı insanlar. Bir türlü kabul etmedi; yaşama dair arayış içinde olan benliğim. Oysa dedelerimizin babaları da MUHACİRDİR…

  Göç, terk yorgunu, suskunuydular…


Güven Serin 

Hiç yorum yok: