İnternetten...
RENKLERİ DEŞELEMEK
------------------
Renkleri algılayıp
söze, yazıya dökmeye gelince Ahmet Rasim’i en öne almak; çağırmak gerekir.
Ahmet Rasim’in
sıkıntılı olduğu, aynı zamanda hasta olup korkudan matbaaya gidemediği bir gün,
aylaklık ve haylazlık arası gezintiye çıktığı bir vakit etrafını gözler; bir
gün sonra çıkacak gazete için aynı zamanda Şehir Mektupları olup, bize eski
İstanbul hakkında çok önemli bir resim, fotoğraf kadar önemli çalışmalardan
birisini armağan edecektir.
Ahmet Rasim, İstanbul’un
önemli simgelerinin bulunduğu, göründüğü yere köprüye gelir ve etrafını süzer;
hatta kimyager gibi analiz eder;
“ Gözlerim birden bire narçiçeği fesli, kahverengi paltolu,
beyaz yelekli, Bismark pantolonlu, krem eldivenli, camgöbeğinin koyusu üstü
laden benekli boyunbağlı bir efendiye tesadüf etti. İskarpinleri ne renktir
diye bakayım derken bir çift kolla atlı bir araba engel oldu. İspir, kır
bıyıklı, devetüyünün açığı kostümde ‘Varda!’ deyip duruyor. Bir madama fakat
şık! Başında ki şapkaya bizim bahçenin çiçeklerini yığsanız yine az gelir.
Gülkurusu renginde kartopu gibi çiçek, arasında parlak koyu eflatuni bir tüy
ile taraftan al ebruli iki tüy daha. Şapkanın kenarının biraz yukarısında bir
sıra vişneçürüğünü andırır, gelincik alına benzer, leylak çiçekleri var. Beyazı
çok, siyahı az bir tül. Ondan sonra mora yakın kırmızı”
İşte Ahmet Rasim
böyle bir renk ustası, söz ve yazı sanatına adanmış kişidir. Tam da bu zamanlar
daha çok Ahmet Rasim okumalı, tanımalıyız. Bunca bilginin, yağmur gibi yağan
videoların, haberlerin kulaklarımızı ne çok tırmaladığı ve gözlerimizin ne çok
kirlendiği; etrafımızda ki nice çiçeğin, ağacın ismini, hikâyesini bilmediğimiz
gibi; renk dünyasını halen beş on renk saydığımızı garipliğini anlamak
mümkündür.
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder