İnternet...
ÇOBANIN SESLENİŞİ;İN O TÜMSEĞİN ÜZERİNDEN!
-------------------
Her daim olmasa da
günümüzde herkesin katçığı bir mesleğin tükeniş halini anlatır; çobanlık…
Çobanlığın mitolojide çok önemli bir rolü olsa da, günümüz insanının kafasında
yarattığı insan formuna hiç uymuyor gibi görünüyor.
Oysa çobanlık
değerli bir meslek! İyi bir çobanın, kâhyalık gibi mertebeye; baş çobanlığa
ulaşmasının yolculuğu uzundur. En iyi koyunları yetiştirmek, en iyi köpekleri
beslemek; onların hastalıklarına derman olacak deneyimi, bilgiyi, en iyi
otlakların yerlerini tanımak, bilmek ayrı bir tecrübe ister.
Çobanların en büyük
rakipleri kurtlardır. Hayvan dünyasının zeki canlıları; acemi çobanları, çoban
olamayanları her daim atlatacak hayvanlar; ekip halinde çalışırlar. Çobanın da
ekibi; köpekleridir. Hakiki, çoban köpekleri; sürüsünü terk etmeyen; gecenin
kuytuluklarından gelecek saldırıları hisseden; sezen; soylu canlılar…
Hayko Cepkin
şarkısı; çoban olmanın, gitme yalnızlığı, üşüyecek kadar yalnızlığın
hissedişini, dermanın gitmelerde aranılacağını anlatır. Değerli bir çalışma;
bildik, mertebeleri, beylik kalıpları alt üst eden bir şey…
Bütün bu
paylaşımlardan sonra, esas olana; Çobanın tarihsel seslenişine gelmek
istiyorum. Truva-Troya, Çanakkale ilimizin sınırları içinde, tarihsel, kültürel
katmanların iç içe geçen büyük medeniyetin ismidir. Aynı zamanda büyük savaşın;
insanlar ile tanrıların; yıllarca süren, belki de hiçbir zaman
tekrarlanamayacak bir destanın; İlyada ve Homeros gibi bir ozanın da doğuşunun
simgesi…
Bu savaşın
kahramanlarını saymakla zor bitiririz; Paris ile Helen; başkarakterler…
Elbette, Hektor,Akkillleus,Odysseus,Vestor ve tanrılar; Zeus,Aphrodit,Hera,Athena…Aenes’i
unutmadım elbet…
Günümüzden 2100 yıl
öncelerine inersek; zaman, Julius Caezar(Jul Sezar) hükümdarlığıdır. Sezar;
Truva’yı yeniden kurdurur. İster ki eski ihtişamına geri dönsün. Truva’ya
İllium, ismini verir.
Julius Caezar bir gün
Truva tepelerinde dolaşmaktadır. Kendisinden kırk yıl önce yıkılmış bir yerin
üzerinde dolaşmaktadır. Bir tümseğin üzerine çıkınca, yakınlarda ki bir çoban;
olanca hiddetiyle seslenir o günün hükümdarı Julius Caezar’a;
“ İn o tümseğin
üstünden, Hektor’un külleri duruyor onun altında.” Frigyalı çoban, tümseğin
üzerinde bir hükümdar, komutan, gücün olmasını, tarihsel geçmişin,
kahramanların hatıralarından daha önemli görmez…
Frigyalı çobanın,
tarihsel bilgisine, destansı kahramanlara verdiği öneme mi teşekkür edelim?
Yoksa büyük bir medeniyetin üzerinde, geçmişi öldürmeyin, güne taşıyıp, taze
bir vefanın-sahiplenmenin yeşermiş halinin erdemine mi sevinelim? …
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder