JOHANNES VERMEER
CAMDAN BAKAN KADIN
----------------------
Her sabah aynı manzara;
betondan evlerin mimarisi öyle bir karamsarlık taşıyor ki, ister istemez,
kadının hüzünlü karamsarlığıyla yarışır haldeler…
Kadın, dışarı mı
bakıyor, yoksa düşünüyor mu? Tam olarak belli değil… Onu oraya bağlayan bir şey
olmalı! Gövdesini taşıyan ayaklarına, bedenini yönetecek olan ruhuna baskı
yapan, prangalar vurmuş bir hastalık…
Atölyeme gelirken her
sabah, ikinci katta yaşayan, camın ve gölgelerin ardında gizlenen bu kadını göz
ucuyla görüp, bakmaya korkuyorum. Göz göze gelince, viran çaresizliğe derman olamayışımın,
olamayacağımın korkulu göz kaçırmasını; en iyi yapabileceğim işe; yazıya dökerek,
bir çözüm buluyorum.
Işığın ustası olarak
kabul edilen Vermeer, bizim zamanımızda yaşasaydı; benim yerime her sabah,
gizeme, çaresizliğe demir atmış bu kadını görseydi bir derman niyetine nasıl
bir resim yapabilirdi?
Vermeer’in ustalığı,
nice kadın resmine üflediği ruh; Mektup Okuyan Kız, Dantel Diken Kadın, Kırmızı
Şapkalı Kız, Süt Boşaltan Kadın figürleri gibi, Camdan Bakan Kadın resmini
hangi hissiyat içinde, renk, ışık ve ruh sunardı? Muhtemelen, tüm kadınlarında
ki yumuşaklık, sadelik ve huzur; Camdan Bakan Kadına da yansır; bulaşırdı…
Vermeer’in hayatını
anlatan yazılı bir açıklama olmadığını biliyoruz. Eserleri incelendiğinde
Vermeer’in psikolojisi, felsefesi ve yaşam anlayışı çıkıyor ortaya. Günlük
yaşamdan beslenen bir dahi; usta bir ressam…
Her sabah göz ucuyla
bakmaya çalıştığım ve hüzne gark olmuş, sanki pencerenin içine hapsolmuş;
Camdan Bakan Kadın, tam da Vermeer’in tekrar gençlik aşısı yapacağı, tuvale
yansıtacağı kadının, bir başka canlılık, var oluş kazanacağı gün gibi
ortadadır.
Vermeer’in hüneri;
boya ve ışıktan geliyor. Sahneye, bir kez daha yaratıcılık, farklı ve özgün
olmak düşüncesi-sanatı çıkıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder