KEŞ PARA MI?
-------------------
Bir arkadaşım(Aziz
Öğretmen) aradı; yeni telefon almak istiyormuş. Beni de çağırdı; alışveriş
merkezimize. Ünlü olana… Çağrılınca gidilecek cinsten arkadaşınız olunca,
gitmek gerekir. Gittim de… Aziz öğretmen benim gibi, klasik telefon kullanıyor.
Artık değiştirme zamanını geldiği için; ünlü telefon satış merkezine vardık.
Kullanışlı bir
telefon almak için bu işte iyi bilgisi olduğuna inandığım yeğen Cem’i aradım.
Alabilecek olan telefon markalarını yazdım not kâğıdına. Hazırlıklı olarak
çıktık, satış elemanlarının karşısına.
Hafif, ince ve
oldukça estetik bir telefondu alacağımızı anlattık. Satın alma işini onayladık.
Her şey yapılırken; fatura kesme işine geldi. Satış personeli bayan; sordu; “
Peşin mi; keş para mı vereceksiniz?”
Bir şok; bir
keşlenme kaşıntısı tuttu bedende. Meğerse benim bildiğim keş; kenar
mahallelerden, ıssızlığın, uçsuzluğun dünyasından en lüks alış veriş mekânlarına
kadar inmiş.
Nasıl ki
kanka;eğriye,doğruya ve her an her yerde seslenişlerin baş sözcüğü olmuşsa bu
“kanka” bizim,iki büklüm olan keş,de alıcı bulmuş;:en aydınlık,en uğrak yerlere
yerleşmiş bile…
Ne demeli? Niçin bu
sıkıntı? Bu büyük, korkunç tuzak? Dilimizi, tarihimizi, keş hale getirenler
utanacak değil ya! Keş bir halde çıktık dışarı; üstelik iyi, güzel, değerli bir
telefonu da vardı arkadaşımın. Dikkat et dedim; sık sık dokun cebinde ki o
şeye.
Niçin? Kendini iyi
hissetsin; dostun olduğuna inansın. Yoksa elinde kayar; keş olup, salana,
salına gider. Dilimizin, tarihimizin kayışı gibi; keş bir keşmekeşlikle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder