ALİ
21
YAŞINDA BİR GENÇ
Ülkemizin en batı
ucunda bir köyde; Kumdere Köyü… Yerel basının verdiği haber; Kumdere Köyünde
bir genç ölü bulundu…
Haberin detaylarını
merak edip okumaya başladım. Askerden geleli 6 ay olmuş. Uyuşturucu kullandığı
yazıyor haberin altında. Ailesinden ayrı yaşadığı, gencin ölü bedenini
komşularının bulduğunu da ekliyor.
Komşular;
komşuluklar,21 yaşında ki gencin ölü bedenini görünce ne yaptı acaba? Bir oh mu
çektiler? Bilirsiniz; kimsesizler, uyuşturucuya bulaşmış olanlar; yetmeyen,
yetemeyen kurumların çabalarına, uğraşlarına rağmen; yetmezlik içinde
ödüllendirir kimsesizliği…
Raporlara;
uyuşturucu yüzünden öldü, diye geçti 21 yaşında ki genç… Üstüne üstelik askerde
de bu yüzden ceza aldığı, ölümü kutsayanların yüreklerine bir o kadar su
serpti…
Ailesi suçlanacaktır
bazı suç arayıcılar içinde. Göz kulak olmadığı, belki de kurtuldu, başımıza
bela olmadı; şimdi asıl huzuru buldu diye avunacak; konu-komşu ve ahlakçı
adalet dağıtıcıları…
21 yaşında ölü
bulunan Ali’nin bir de fotoğrafı paylaşılmış; ölmemiş zamana ait güya! Ölü
bakışları çoktan yansıtmış; çıplak bedenini sergilerken bile uyuşuk, uyuşmuş ve
bıkkın bakıyor yaşama…
Muhtemelen yaşamın ne
işe yaradığını anlamamış olmanın şaşkınlığı… Peki, ama kim anlattı ona? Kim
uğraştı uyuşturucuya bulaşmış 21 yaşında ki gence?
Fotoğrafa uzun uzun
baktım. Varlığımızın var oluşumuzun şiirsel anlamını, felsefi derinliğini yakın
hissederek;60 yıl sonra herkesin aynı yaşta olacağını öğrenmiş bir kalem
olarak…
21 yaşında ki
Ali’nin kırmızı, ucuz bir şapka var başında. Yakın zamanda yıkanmamış saçları,
boynunda boncuktan bir kolye ve buğulu siyaha yakın kahve gözlerinde bu gibi
bir anlam; evrenin büyük boşlukları gibi boşluk yüklü…
Ali için ağıt yakacak
birisi yok gibi… Üstelik uyuşturucu da kullanıyor… Kim bilir kaç kez bela
sayıldı köyünün, yörenin emniyet teşkilatı için… Ölüm, nasıl da temizlik,
sessizlik ve sükûnet sayılmıştır…
Çıplak bedeninde iki
dövme çizilmiş. Sağ kolunda erkeliğini gösteren pazısının üzerinde bir melek…
Belki de Ali’nin sığındığı dünya dışı; ölümü yenmiş bir tanrıça; kanatlarıyla sarmalıyor;
kimsesizliğine büyülü bir anlam yükleyen meleğin dövmesi…
Sırtında, sağ omzu;
kürek kemiğinin üzerinde Anadolu Parsına benzeyen bir çizim-dövme… Oğuz inancına
göre Gök Tanrının temsilcisi; belki de Anadolu’nun derin zenginliğine sığınıyor
kaşlarında ki karanın, gözlerine vurmuş, sessiz sedasız ölümlülere kavuşmuş Ali
Ağıt yakıcılar
nerede? Nerede kanun yapıcılar? Niçin tüyü bitmemiş yetimin hesabı soylu
kılınırken, kimsesizlik içinde kimse olan bu gençler, ciddi raporlar, çözümler,
dönüşümler sayesinde insanlık kazanımına ciddi bir buluş, devrim gibi
kazandırılmıyor?
Büyük şehirlerde o
kadar çok ve kayıtların, sorumlulukların ötesinde ki kimsesizlik, neredeyse bir
yaşam kültürü haline geldi.
Cellâtları yok
saydığımız gibi, kimsezileri yok mu sayacağız? Onların mezarları da isimsiz,
ağıtsız mı olacak?
Ali’nin çıplak
bedeni üzerinde ki malı-mülkü; kırmızı bir şapka, boncuktan bir kolye ve kol
ile sırtına kazınmış iki dövme, meleğin koruyuculuğuna, parsın ebedi gücüne
sığınmış bir Ali; uyuşturucudan ölmüş; yaşıyorken yapayalnız; bir oh çekmiştir
konu-komşu; bilmiyorlar hepimiz Ali gibi yapayalnızız; sadece sırayı, süreyi ve
sancıyı uzatıyoruz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder