Kamera; Güven Modern Sanat Müzesi
14. Bienal Etkinliği (laf aramızda devam ediyor)
GİUSEPPE PELLİZZA
İŞÇİ KADINLAR
Sahildeki çiçek
tarhlarının düzenlenmesinde çalışan işçi kadınlar öğle vakti yemek
molasındalar. Yorgun bedenleri, terli alınları, kendi kendine yetme
inançlarıyla bütün; büsbütün olmuş.
Ağızlarına
taşıdıkları her yudum, çimenlere oturmuş, yaşamı hisseden her dokunuş kadar
güzel, anlamlı ve iştah açıcı… Her öğlen onların yemeklerini yerken izlemenin
ayrıcalığını yaşıyorum. Başları önde; birbirine yakın; kimi üç, kimi iki,
kimiyse dört kadın; bir daire şeklinde dizildikleri çimenler üzerinde; her
canlının yaptığı işi yapıyorlar; vücut esenliği, yaşamın devamı için öğle
yemeği yiyorlar.
İtalyan ressam
Giuseppe Pellizza da Volpedo Dördüncü Kuvvet olarak on yılda resmettiği eser
14. Bienali etkinliği içinde Modern Sanat Müzesinde sergilenmekte. İşçi ruhunu,
emeğin saygınlığını anlatan eser toprak renginin hâkim olduğu bu eser; uzun,
yaratıcı bir sürecin meyvesi olarak kabul ediliyor.
Sanat ve sanatçı
durup dururken ortaya çıkmaz. Gerçek manada sanatçı, toplumların bütün aksayan
yönlerini eserine katmayı yüce bir içtenlikle kabul eder. Giuseppe Pellizza da
Valpedo da öyle yapmış.
Tekirdağ sahilinde
her gün bahçe tarhlarını düzenleyen işçiler bu tablodan haberdar olmasalar da,
emekten, var oluş gerçeği olan üretmekten, yaratmaktan haberdarlar. İşçi
sendikaları ne kadar haberdar onu bilmiyorum. Görünen o ki, ülkemizde işçi
hakları, işçilerin emeklerine saygı ciddi bir kararlılık içinde takip
edilmiyor.
Herhangi bir inşaata
gidip on metre yüksekte, iskelede sıva yapan bir işçiyle konuşsak; iş güvenliği
ve sigortasının eksik olduğunu, hiçbir işçi sendikasının, sivil toplum
örgütlerinin her gün herhangi bir inşaatta sıva yapan, soğukta ve sıcakta
inanılmaz bir çalışma, üretme içinde olan insanlar yokmuşçasına kendi
varlığımızın SOYLU sorunlarıyla yoğrulup duruyoruz.
Konumumuz,
kazancımız, unvanımız ne olursa olsun; bize hizmet edecek işçilere ihtiyaç
duyacağız. Bu ihtiyacın samimi, güvenli olabilmesi için işçi, emekçi dediğimiz
insanların sıhhati, güvenli ve onlar adına kanunlarla sağlanacak ileri, saygın
hakların desteklenmesi, bir an önce aksaklıkların giderilmesi gerekir.
14. Bienal etkinliği
sebebiyle Modern Sanat Müzesinde sergilenen sanatçının Dördüncü Güç isimli
eseri işçi güruhunun protestolarından esinleniyor. Poz verenler çiftçiler ve
zanaatkâr hemşerileri arasından seçilmiş.
Derli toplu insan
topluluğu; çocuklu kadınla iki erkek… Arka tarafta ise ip gibi dizilmiş kadın
ve erkekler. Genç erkekler daha kızgınken, yaşlı olanların duruşu daha bilgece.
Zaten bu kompozisyon için “barışçıl ve kararlı” ifadeleri resmedilen esere
yansıyan figürlerin duruşunu çok iyi anlatıyor. Protestoda büsbütün birleşmiş
işçiler daha parlak bir geleceğe yürüdükleri anlatılıyor.
Yüzyılın başında
günümüzden 110 yıl önce ortaya çıkan bu eserin bugüne katkısı oldukça büyük.
Neden diyecek olursanız; işçi hakları, emekçilerin kayıpları, hor görülmesi,
fark edilmemeleri, yok sayılmaları hiçbir zaman son bulmadı.
Bugünkü esnaf odaları
niçin bu kadar pasif konumda? İşçi sendikaları neden emekçinin hakkını
savunamamakta? Aslında esas sorun kendi değerimizin, ortaya çıkarttığımız
değerlerin “BİZ” ne kadar farkındayız?
Tuğlalı parkta birçok
duyuru, gösteri yapılıyor. Bunlardan bazıları da emekçiler adına. Katılanları
çok rahat sayabilirsiniz. Ya 30, ya da 50 kişi. Oysa orada savunulan emek,
ücret, haklar neredeyse bu toplumun büyük çoğunluğunu ilgilendirirken, o büyük
çoğunluk öteden beri; varken yok…
Uygar ülkelerin
tarihleri, geçirdikleri süreçler bu yüzden çok önemli. Bugün yakaladıkları
huzur, mutluluk, fark edilen değerleri tarihin sayfalarında apaçık bizim fark
etmemizi bekliyor. Çünkü onlar kendilerinin fark edilmesi için sımsıkı,
büsbütün ve kararlı bir şekilde yürümeyi, tek ses, tek vücut olmayı
biliyorlardı. Onlar, emeğin onuruna, saygınlığına inanmışlardı…
Sahilde ilerlerken
işçi kadınlar, işçi erkekler buldukları gölgelerin altında öğle yemeklerini,
dinlenme molaları içindeydiler. Sabahleyin yanından geçtiğim işçiler ise
iskelenin üzerinde otuz derece sıcaklığın çok ötesinde sıva yapmakla, harç
karmakla meşguldüler. Hiçbir güvenlik önlemi onlar adına alınmamıştı.
Sigortaları eksik, güvenlik önlemleri yok. Yaptıkları iş; çok büyük…
İnsanların huzurla,
güvenle mutlu bir şekilde yaşayacakları mekânlara beden, ruh katmak; işçilerin
yaptığı yüce iş buydu işte…
2 yorum:
Yine , harika bir yazı.. Emeği ve üretenleri yücelten bir düzene sahip olabilirsek, toplumsal ve bireysel acılar büyük ölçüde azalacaktır. Umarım bu bilince sahip insanlarımız çoğalır.
Azalacaktır;inanıyorum Begonvilli Ev. Teşekkür ederim..
Yorum Gönder