Kamera; Güven
Yolculuk,yaşam adına
Bir sürü isim ve unvan
Bir irdeleme,bir keşif;
işte sen osun;varlığını
evrene uçuran kişi...
ŞAİRLERİ NİÇİN SEVERİZ?
İyi bir romancıyı,
ressamı, senaristi, yönetmeni, öğretmeni-öğreticiyi; kısacası faydaya-huzura
dönük her insanı severiz. Ama şairler; hayatı birkaç dizeye özetleyen, harfler
içine dünyalar sığdıran şairleri bir başka severiz.
CK 1247 Sayısı,
Orhan Pamuk’un New York Times’de yayınlanmış makalesini tekrar okurlarıyla
paylaştı. Orhan Pamuk’a bu makaleyi yazdıran şair Kontstantinos Kavafis’tir.
Bir yazarın kitabı, bir şairin şiiri, sürekli özlenip hatırlanıyorsa, tekrar
okunma ihtiyacı duyuluyorsa; yazarın kalemi, senaristin hayal gücü devreye
girer.
Orhan Pamuk’un New
York Times’te yayınlanan ve şairleri oldukça güzel anlatan makalesi şöyledir;
“ Şairlerimizi,
onların bizim için kurduğu hayaller kadar, bizim onlar için kurduğumuz hayaller
için de severiz. Bu yüzden, şairin hayatıyla şiirlerini birbirine karıştırmak,
şeylerle kelimeleri birbirine karıştırmak kadar eski bir yanılsamadır. Ama
şiire, romanlara, edebiyata bu yanılsama için de ihtiyaç duyarız. Bazı
şiirleri, şairin hayatını düşünerek okuruz. Ve şairin hayatı, onun şiirlerini
bizim için daha da unutulmaz kılar. Kavafis benim için işte tam böyle bir
şairdir. Tıpkı Edgar Allan Poe gibi, Franz Kafka gibi, en mükemmel, en sarsıcı
eserlerinde kendinden hiç söz etmez; ama biz şiirle birlikte hep onu düşünürüz.
Onu yaşlı bir şehrin
tanıdık sokaklarında yürüyen yaşlı bir adam olarak düşünüyorum. Onu azınlık
içinde azınlık olan bir kitapsever olarak düşünüyorum. Onu taşralı olduğunu çok
iyi bilen ve bu bilgiyi bir çeşit bilgeliğe dönüştüren yalnız bir adam olarak
düşünüyorum.”
Şüphesiz
etkilenme-etkileme insanın aradığı besinlerle, yürüyeceği yolla da yakından
ilgilidir. Severek okuduğumuz şairler, yazarlar en yakın dostumuz olduğu gibi
bizim karakterimizin oluşumu-olgunlaşması sırasında önemli yer tutarlar.
Kitap seçimi, şiir
seçimi, bir insanın iç dünyası ile dış dünyası arasında kuracağı denge ve bakış
açısını etkiler. Okuduğumuz kitaplardan etkilenmemek, onları içselleştirmemek
mümkün değildir. İçselleşme kendi tarafsızlığı ve nezaketiyle başladıysa; kendi
değirmenimizde de ürün kokuları; tıpkı mısır ve buğday değirmeninden gelen
mısır ve buğday kokuları gibi duyulmaya, anlaşılmaya başlayacaktır.
Çelişkileri,
kuşkuları, alt beynimize çakılmış ön yargıları en iyi onaracak ve en iyi
düzenleyecek şey; bilgidir. Bu bilgiye de onlarca kaynaktan ulaşmamız
mümkündür. Bu kaynakların en değerlileri; kendilerini yaşadıkları topluma
adamış ve o toplum için ilahi bir sorumluluk hissetmiş; yazarlar, şairler, ressamlar,
heykeltıraşlar, senaristler, yönetmenler, sanatçılardır.
CK’ın 1247 sayısında
Kavafis’in Kent, isimli şiiri de paylaşıldı. Bu paylaşımı, içtenliği ve
derinliği olan bu ölümsüz dizeleri kendi köşemden, kendi okuyucuma da sunmanın
onurunu, ağır ağır dönen, kendi doğal kokularını etrafa saçan su değirmeni
gibi; bir işe, bir faydaya adanmışlığın iç huzuruyla yapıyorum.
Kavafis’in Kent Şiiri
Dedin, Bir başka ülkeye, bir başka denize gireceğim,
Bundan daha iyi bir kent bulunur elbet.
Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam
Ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
Hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma, yıllarıma
kıydığım, boşa harcadığım.
Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler,
Bulamayacaksın.
Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda
Dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşlanacaksın,
Aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bir kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma,
Bir gemi yok, bir yol yok sana.
Değil mi ki, hayatına kıydın burada
Bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder