26 Temmuz 2025 Cumartesi

ORMAN İŞÇİLERİ

 

                                           ORMAN İŞÇİLERİ

( Gazeteler Yazar: Yangını Söndürdük. Peki, O Ateşin İçine Giren Kimdi?)

   Yine o kahredici mevsimdeyiz. Güneşin her zamankinden daha yakıcı olduğu, toprağın çatladığı ve haber bültenlerinin içimize köz düşüren o başlığı attığı mevsimde: “Orman Yangını.” Ve dün, o başlığın altına saplanan hançer gibi bir haberle bir kez daha sarsıldık: “Eskişehir’deki yangında 10 şehit…” Alevlerin ortasında kalan beş orman işçisi, beş AKUT gönüllüsü… Sadece ağaçlar değil,”yüreğimiz de yandı.”

   Hani o meşhur şiirde sorar ya Bertolt Brecht,”Sezar Galya’yı yendi. Yanında bir aşçı bile yok muydu?”diye. Her zaferin, her büyük olayın ardındaki isimsiz kahramanları hatırladır bize. Biz de her yangın söndürüldüğünde soralım o halde: Haberler yazar “ Yangın kontrol altına alındı.” Peki, o ateşin kalbine, o cehennemin içine korkusuzca dalan kimdi? O feryat figan kaçışan sincapların, can havliyle topraktan fırlayan tavşanların önüne kalkan olan kimlerdi?

   Gelin, bu sorunun cevabını, yangının isini ve onurunu yüzünde taşıyan genç bir orman işçisinin, annesine anlattıklarında arayalım. Kulağımızla değil, doğrudan ruhumuza fısıldanan şu cümleleri dinleyelim:

 “Anne, bu göreve daha yeni başladım. İlk önce para kazanmaktı amacım. Şimdi, kurtardığımız canlıları görünce; o tavşanların, sincapların kaçışına, can telaşına şahit olunca ‘ ben bu işi sonsuza kadar yapmalıyım.’dedim. Öyle bir gönüllülük, öyle bir bilinç oluştu ki, artık ölen, şehit olan arkadaşlarımızın haberi bile beni korkutmuyor. Kurtarmak çok güzel bir duygu anne! Hangi yöreye, yangına gidersek gidelim, yüzlerimiz iniltiler çıkararak yanan ormanların isleriyle kaplı olduğu halde halkın bize karşı göstermiş olduğu coşku, o can ve mal telaşlarındaki saf halleriyle bizler için ellerinden ne geliyorsa onları yapması; beni orman işçisi olarak çok onurlandırdı. Bu onurdur artık bu yolda yolcu olmamın ana felsefesi…”

   Para kazanmak için çıkılan bir yolun, nasıl bir onur ve adanmışlık felsefesine dönüştüğünü görüyor musunuz? Şehitlik haberlerinin bile yıldırmadığı o çelikten iradeyi, bir canlının hayatını kurtarmanın verdiği o kutsal hazzı hissediyor musunuz? İşte bizim “orman işçisi” deyip geçtiğimiz, belki de sadece yangın haberlerinde hatırladığımız o kahramanların iç dünyası bu. Onlar için bu bir mesai değil, bir varoluş biçimi. Yanan her ağaç kendi canları, kurtardıkları her canlı kendi evlatları… Halkın bir bardak su ikramında, bir “Allah razı olsun” duasında buldukları o onur, onların en büyük rütbesi.

   Yıllardır aynı çaresizliği yaşıyoruz. Her yaz ciğerlerimiz yanıyor, her yaz yeni şehitler veriyoruz ve her sonbaharda unutuşun serinliğine bırakıyoruz kendimizi. Peki, o “daha kesin çare,” o “ölümsüz hizmet anlayışı” nedir? En pahalı uçakları, en teknolojik teçhizatları almak mıdır sadece? Hayır. En kesin çare, o genç ormancının yüreğindeki bilinci, toplumun geneline yaymaktır.

   En kesin çare; orman sadece bir yeşillik, bir mangal alanı olarak değil, bu toprağın nefesi, yağmuru, bereketi ve milyonlarca canlının yuvası olarak görmektir.

   En kesin çare; o alevlerin içine giren insanları sadece “şehit” olduklarında hatırlamak yerine, yılın her günü omuzlarında taşıdıkları kutsal yükü görmektir. Onların en modern koruyucu kıyafetleri, en ileri teknolojiyi, en iyi sosyal güvenceleri ve en önemlisi hak ettikleri o derin toplumsal saygıyı sunmaktır.

   Ve en kesin çare; bu savaşın sadece onların savaşı olmadığını anlatmaktır. Ormana atılan her cam şişe, söndürülmeden bırakılan her ateş, o kahramanların sırtına yüklenen bir ihanettir. Ormanı korumak, itfaiyecinin hortumuyla değil, bizim vicdanımızla başlar.

   Eskişehir’de toprağa düşen o on can, sadece birer rakam değil. Onlar, bu topraklar için canını ortaya koyan isimsiz kahramanlar, anıt mezarın en yeni üyeleridir. Onların anısına yapabileceğimiz en büyük saygı duruşu, bir sonraki yangın haberini çaresizlikle beklemek değil, o yangının hiç çıkmaması için, çıktığında ise tek bir canlı yanmaması için bugünden harekete geçmektir.

   Tarihi kitapları belki sadece “yangın söndürüldü” diye yazacak. Ama bizler, o ateşin içine yürekleriyle girenleri asla unutmayacağız.

   Ruhları şad, mekânları ormanların en serin gölgesi olsun.

NOT; Bu sözcükler,sözcüklere ruh katan bedenin emekleri, ORMAN İŞÇİLERİNE adanmıştır...

Güven SERİN 



Hiç yorum yok: