TOPRAĞA VEFA, ATA’YA SAYGI; AMCAM ALİ SERİN
Hayat, insana en büyük zenginliği bazen bereketli topraklarda, bazen de topraklar üzerinde kök salmış vefa dolu insanlarla sunar. Ben, bu zenginliğin her ikisiyle de bezenmiş bir çevrede büyümenin ayrıcalığını yaşadım. Hafızamın ve gönlümün en saygın köşesinde yerleri olan dayılarım; Sabahattin Yaşa, Zekeriya Yaşa, İsmet Yaşa ve Ahmet Yaşa’yı; kan bağım, can yoldaşlarım olan amcalarım; Ahmet Serin, Hüseyin Serin, Süleyman Serin, İsmail Serin, Mehmet Serin ve adlarını buraya sığdıramayacağım daha nice büyüğümü her daim şükranla ve saygıyla anarım.
Ancak bugün, bu kıymetli insanlar denizinden (Paşaköy, İpsala ) bir çınarı, amcam Ali Serin ve onun gölgesini daha da yücelten eşi, sütannem Melahat Serin’i anmak ve yazmak istiyorum.
Amcam Ali Serin, benim için yürüyen ve bir vefa disiplin anıtıdır. Onun hayat felsefesi, sözlerden çok eylemlerle yazılmıştır. Babası, Yusuf Amcam sıklıkla hastalanırdı. Mevsimin yaz veya kış, vaktin gece veya gündüz olduğuna bakmadan İpsala’daki aile doktorunu bir an bile tereddüt etmeden getirmesi, bir evladın babasına olan bağlılığının en somut deliliydi. O anlarda kat ettiği yol, sadece kilometrelerden ibaret değildi; o yol, endişe ve sorumlulukla yoğrulmuş vefa köprüsüydü. Aynı vefa pınarından beslenen yüreği, annesi sütanamı Hac yolculuklarına her defasında aynı heyecan ve özenle uğurlarken de coşkuyla akardı. Onun için annesinin manevi huzuru, dünyadaki her meşgalenin üzerindeydi.
Bu derin vefa duygusu, onun çalışma hayatına da sirayet etmişti. Neredeyse yarım asır boyunca bir gün bile ödün vermediği iş disiplini, sadece para kazanma gayesi değil, aynı zamanda ailesine, çevresine ve kendisine olan saygının bir yansımasıydı. O,çalışmanın insanı nasıl ayakta tuttuğunu, yücelttiğini en iyi bilenlerdendir.
Elbette, her ulu çınarın yanında, onu besleyen, köklerine su taşıyan bereketli bir toprak vardır. İşte o toprak, sütannem Melahat Serin’dir. Amcamın bu sarsılmaz duruşunun ardındaki en büyük destek, hayat arkadaşı, yoldaşı sütannemdir. Onlar, birbirini tamamlayan, bir vefanın, diğeri sabrın ve şefkatin timsali olan “iki güzel insan”dır. Onların hayatı, bizlere sadece akrabalığın değil, iyi ve çalışkan bir insan olmanın, sözünün eri olmanın ve köklerine sadık kalmanın ne denli önemli olduğunu öğreten bir ders niteliğindedir.
Ne mutlu ki, bu anlattığım hikâye bir hatıra değil, capcanlı bir bugündür. O iki güzel insan, o iki çınar, bugün halen yanı başımızda, gölgeleriyle bizleri serinletmeye devam ediyor. Onların hayat destanının bir sayfası Trakya’nın bereketli toprağına kök salarken, diğer sayfası İstanbul’un o kadim ve engin ruhuna dokunur; anıları, umuları o şehrin taşına toprağına karışmıştır. Vefa duygusunu sadece aile bağlarıyla sınırlamayan amcamın, asker ocağında ateşle dövülüp bir ömür sınanmış, yarı asrı devirmiş bir de “asker arkadaşlığı” vardır ki, onun sadakatinin ve dostluğuna verdiği değerin en sarsılmaz kanıtıdır…
Yarım yüzyılı çoktan devirmiş, engin bir yaşam deneyimine ulaşmış amcam Ali Serin’i, sadece, bir köşe yazısına sağdırmam… Onun ve diğer akrabalarımın meziyetlerini “insan” yönlerini tam olarak anlatmam mümkün değildir. Buna rağmen zihnimde; her daim zengin akraba varlığının en güncel heyecanını da bana ayrılan köşeye taşımasam, yazmasam, rahat edemem, huzur bulamam…
Bugün onlardan öğrendiğim değerlerle hayata bakıyorsam, bu onların bize bıraktığı en büyük mirastır. Amcam Ali Serin ve sütannemin bana gösterdikleri sonsuz şefkatin karşısında saygıyla eğiliyorum…
Güven SERİN
2 yorum:
Vefanın en güzel örneği, tebrik ediyorum.👏👏👏
Çok teşekkürler Arzu öğretmenim; saygılarımla..
Yorum Gönder