TEKİRDAĞ TENİS
KULÜBÜ
( Samimi Ses Yankılanır )
19 Mayıs günün akşamüzeri çevre yolu mevki, geleceğin spor vahası olacak yerde bulunan Tekirdağ Tenis Kulübü Başkanı Mehmet Bostancı’yı kulüp binasında ziyarete gittim.
Her daim kır kokularının şehre girdiği, halen yok olmayan Tekirdağ bağ ve bahçelerinin çok yakınında, birkaç yıl geçmişi olan yepyeni ve tertemiz, tam manasıyla tenis spor kültürüne, felsefesine uygun bir mekân ve alan…
İki tanıdık yüz, bir yerde iki gönüllü, Başkan Mehmet Bostancı ve şehrin spor gönüllüsü Uğur Erdağlı, tam da mekânın, tenis sporunun felsefesini uygun bir şekilde karşıladılar.
İlk kez gidilen yerlerde her daim yabancılık çekilir. Oysa daha mekâna girer girmez; samimi bir aitlik hissederek; “ Bu iş olmuş, bunca yılın mücadelesi artık maya tutmuş!” sözlerini, tenis lokaline-çay salonuna girer girmez kendi kendime fısıldadım…
Taze çay, en az başlayan taze sohbet kadar demlenmiş bir haldeydi. Güneş gün sonuna yaklaşırken, kırların kokularıyla birlikte, gökyüzünün, evrenin de kokularını yansıtıyordu.
Mehmet Bostancı’nın mücadelesi çok ötelere uzanıyor. Bu şehir, bu kadim diyar ne hazindir ki başarılı, gönüllü evlatlarını her daim görmemezlikten geldi. Şehrin kendisi mi? Hayır! Şehrimizi bir otel gibi gören, banka hesaplarını şişirmekten öte, kendi gururlarını eninde sonunda yıkılacak Babil Kulesi gibi göklere çıkarmaya çalışan değerlerimiz yüzünden…
Çalışmamın alt başlığı; “ Samimi Ses Yankılanır” Eugene Ionesco’dan alıntıladım. Bu yazıyı yazarken, aynı zamanda gizleyemediğim, bildiğim halde yıllar sonra ziyarete gittiğim Tekirdağ Tenis Kulübü, geç gidiş öyküsünü: -UTANMA duyguları içinde yazıyorum. Dilerim ki eskilerin her daim tekrarladığı “ Utanma-ar perdesi” kaybolmasın! Her daim, gerçekleri, özeleştirileri haykırıp, henüz vakit varken vicdan huzuruna kavuşalım…
İki çay içimi konuştuk. Tesislerdeki hareket, gelen sporcular, maçlarına hazırlanan tenisçiler tam manasıyla bir okul-bir kolej havası estirdiğini vurgulamak isterim.
Sporun olmazsa olmazıdır disiplin. Aslında her yerde lazım olandır. Bu ülke, bu şehir; her daim mizah ile argoyu karıştıranların çoğunluk oluşu, disiplini sadece askeri alanlarda kullanılan bir söz olarak algıladı durdu…
Oysa en değerli mizah yazarlarımızdan birisi büyük bir disiplin örneği içinde bir yerde hiç gülmeden bir ömür üretti. Kimdi bu üretken insan, mizah yazarı? Aziz Nesin’den başkası değildi…
O yüzden, sporda devamlılık ve başarı isteyenlerin sarılacağı en önemli şeydir; disiplin ve istikrar… Sadece fotoğrafa girmek isteyenlerin yaz yağmuru gibi sportif faaliyetleri de olabilir; o da güzel bir ıslanma hatırasından öte gidemez…
Çaylarımızı içerken Leyla Rahşan Karavelioğlu öğretmenimiz de geldi. Tenise başlamak için Tekirdağ Tenis Kulübü Başkanı Mehmet Bostancı ile neler yapması gerektiği üzerine konuştular.
Mehmet Bostancı; “ İyi bir eğitim almanın öneminden, bu sporun sosyal ve kültürel yaşama katacağı zenginliklerden” söz ederken bile, tenis kulübü ile bağ kurmuş sporcular; bizi gören herkes selam verdi. Hepsinin yüzünde bir ses; samimi bir yansıma…
Mehmet Bostancı bu sporun önemini anlatırken dalıp gittim. Her şeyden önce sporun çok basit tarifi,atamız tarafından Cumhuriyet felsefesiyle çoktan kazınmıştı bu yurdun evlatlarının kalbine; “ İyi ahlak,zeki,çevik” bedene,karaktere sahip olmak…
2008 yılında başlayan mücadele, gönüllülük ve spor felsefesine sağlam bir inanç olmasaydı şimdi Tekirdağ Tenis Kulübü ismiyle bir yer olmayacaktı…
Bakarsanız şehrimizin araç zenginliğine, lüks ev bolluğuna, aynı zamanda sanatta ve spor alanlarındaki kuraklığı görünce, şaşkına dönersiniz…
Kulüpler, sivil irade ve felsefeyle büyüyebilir ve ulusal, uluslar arası başarıları da ardından halk çığlıkları içinde beraber sürükleyebilir. Kulüplerin getireceği istikrarlı heyecan ve neşenin, bir okul iradesi ve sürekliliği içinde yol alamsı için de; spora, sağlığa, kültüre önem veren kurum ve kuruluşlarımız tarafından tıpkı samimi bir sesin yankılanması gibi samimi DESTEKLERE ihtiyaçları vardır…
Bu şehrin gönüllü değerlerine ve zenginliklerine el uzatmalıyız; artık, küflenmiş zihin kuruntularını terk etmeliyiz… Yoksa bizlere uzak kalan en değerli birikimler olan; kas, zihin, sosyal ve kültürel bütünlüklere epeyce uzaktan hep bakar, şaşar kalabiliriz…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder