İNTERNET
BİR İNSAN,
BİR ÖYKÜ, BİR KOMEDİ
Tekirdağ sahilinde,
Özgürlük ve Barış Parkı yakınlarında bir etkinlik yapılmış, sona ermişti.
Çeşitli hediyelerin yanında ünlü bir Tekirdağ firması da küçük kâselere koymuş
olduğu üç top dondurmaları dağıttı orada toplanan insancıklara. Dondurmaların
sayısı az olduğu için en atılgan, en cesur ve en iştahlı olanlar aldı dağıtılan
dondurma kâselerini; birer, ikişer…
Etkinlik görevlisi
bir adam almış olduğu iki kâse dondurmayı alıcı, istekli gözlerden kaçırmak
için hızlı adımlarla arabasına doğru gidiyordu. İçinden de şöyle düşünüyordu;
“ Dondurmalar çok
güzel görünüyor. İnşallah önüme bir tanıdık ve kâselerden birisini isteyen bir
başka dondurma meraklısı çıkmaz!”
Elinde iki kâse
dondurma taşıyan adamı izleyen bir başka adam da şöyle düşünüyordu;
“ Adama bak, iki kâse almış. Ne aç, ne utanmaz herif! Acaba,
eski tanış olmamız sebebiyle birisini bana vermez mi? Şimdi istemek de olmaz!
Hakkımda kim bilir neler düşünür Deyyus!”
Dondurma kâselerini
gözlerden uzak bir yere kaçırmaya çalışan adama baka kalmanın yanında o ana
kadar aklıma bile gelmeyen dondurma tatlarına kasap etrafında dolanan kedi ve
köpek açlığı içinde uzun uzun baktım. Belki, birisi dondurmaya özendiğimi anlar
da;
“ Kardeşim, buyur
bir kâse de sen ye” der ümidimin bittiğini dondurmalar dağıtılırken anlamış
olsam bile. Dondurma kâselerinden her alan kişi, kararlı ve dondurma açlığı
içerisinde kıvranıyordu. Ne kırılan, ne dökülen ne de geriye kalan bir kâse
olurdu bu kadar can, dondurma çekerken…
Biz yine iki adama dönelim.
Etkinlik görevlisi düşünceler içinde arabasına yaklaşmış, artık derin bir nefes
çekmek üzereyken, az önce onu izleyen tanıdığı adam ile göz göze gelince şu
düşünceleri geçirdi aklından;
“ Ulan kereste, tam da duracak yer seçmişsin.
Şimdi görmesem, görmemezlikten gelsem, sonra fırsatını bulunca bir zararı olur.
En iyisi diplomatik bir yolla dondurmalarımı gözlerden, gönüllerden kaçırayım.”
Bu düşünceler içinde elindeki kâselere göz koymuş adama seslendi;
—İster misin?
Bu diplomatik, bu
hileli seslenişi duyan adam da anasının gözüymüş hani! Aynı kurnazlık
içerisinde bir cevap vermez mi; ?
—Ye sen ya!
Halk arasında nasıl
derler; “ Al buradan yak!” Dondurma kâselerini arabasına tam koyacakken,
yağmurdan kaçarken doluya tutulan etkinlik görevlisi adam tam manasıyla tuzağa,
kendi kazdığı kuyuya düşmüştü. İstemeyerek de olsa, dondurma kâselerinden
birisini “ Yer misin?” dediği adama uzattı. Uzatırken de içinden; “ İnşallah almaz,
inşallah vazgeçer!” dediyse de, istemeyerek uzattığı elindeki dondurma kâsesini
alan adam hızla yemeye bile başladı.
İşin garibi bundan
sonra oldu. İki kâse dondurmayı kaçıran etkinlik görevlisi, şık takım elbiseli adam,
diğer dondurmayı, yani kalan bir tek kâseyi kaçırmaya gerek kalmadığını
anlayınca kendisi de yemek isteyince dondurma kâsesi yana kayınca içindeki üç
top dondurma da yere düştü.”
Sizin anlayacağınız
sevgili okuyucu, iki kâse derken, bire düşen etkinlik görevlisi eldeki bulguru da
kaybetmiş, büyük bir hüzün içinde az önce kendi elleriyle vermiş olduğu diğer
dondurma kâsesini yiyen tanıdığına acı acı baktı ve şu düşünceleri geçirdi o
yüce aklından;
“ Ulan namusuz nasıl
da yiyor benim yiyemediğim dondurmayı. Gözü kalmış herifin. Ne çok da canım çekmişti,
bedava dağıtılan dondurmadan”
Kasap önünde
umutları kırılmış kedi gibi ayrılırken için için gülümseyen bir başka adam; bendeniz,
sahili, düşleri, komediyi, trajedileri içime çeke çeke ilerledim uçsuz bucaksız
evrenin canlı yaşam sürdüren tek gezegeninde. Yetmeyeni, korkunç mülkiyetleri
nazikçe bir kenara bırakarak, unutarak, yok sayarak…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder