DİKKATİNİ ŞİMDİKİ ZAMANA ÇEVİR
( Düşleri Ortadan Kaldır )
Birkaç gün sıkı çalıştığım ve mevsim geçişleri nedeniyle zihinsel ve bedensel yorgunluk içinde atölyede zamana işkence yapmaktaydım. Dışarıda yarı güneşli bir havanın yanında kırlardan gelen toprak-bahar kokuları vardı. Aynı zamanda 57.Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu yedinci bölümü yapılmaktaydı.
Gelibolu Tekirdağ bölümü başlamış, bisiklet sporcuları Şarköy’e ulaşmışlardı. Tarihe ve Doğaya Saygı, temasıyla adlandırılan bisiklet yarışmalarının Türkiye’de yedinci etabı bir, 1,5 saat içinde tamamlanacaktı.
Bedenime hükmeden zihnim dışarıya çıkmak istemiyordu. İçeride (Atölyede) kalmak için ciddi bir işim, mazeretim de yoktu. Masamda duran onlarca kitaplardan mavi renkli olanı, üstünkörü hissiyat ve bir çocuk gibi sürpriz bekleme umudu içinde seçtim. Kendi kendime açacağım sayfada okuyacağım birkaç satırda dışarıya çıkma uzantısı, enerjisi bulabilir miyim acaba?
Kendime sorduğum sorudan sonra elime aldığım mavi renkli kapağı olan kitap; Marcus Aurelius’un yüzyıllar önce yazdığı Yıldızların Örtüsü Yoktur eseriydi. Gelişigüzel açtığım kitap sayfası 44’ü gösteriyordu. El alttaki satırı öylesine okuduğumu sandım;
“ Düşleri ortadan kaldır. İçgüdülerin seni bir kukla gibi çekip çevirmesine izin verme. Dikkatini şimdiki zamana çevir.”
Alın size edebiyatın sihirli bir gücü daha… Her zaman hareketi seven insan, yani ben, dışarıdaki bisiklet yarışını, bisiklet sporcularını, onların heyecan ve emeklerini görmeyi günler öncesinden düşündüğüm halde, eski insanların ifadesiyle “ Miskinlik “yapıyordum…
“ Beni tanıdın mı?”
—Birine benzettim ama ismini çıkaramadım
Aziz öğretmenin yeğeniydi. Birkaç demli sohbette, sofrada birlikte olduğumuzu anlatınca hatırladım. Zihnimiz ne çabuk unutuyor, ne çabuk yoruluyor…
Derken, çay, sohbet ve yepyeni düşünceler, fikirler en tarafsız ve çıkarsız halde bir saate yakın bir sohbet… El sıkarak ve en kısa zamanda buluşmak umuduyla ayrıldıktan sonra daha beş on adım yürüdüm. Yıllardır görmediğim bir başka tanıdık ile gülümseyerek karşılaştık.
—Merhaba Kadir Ağabey
—Merhaba kardeşim; nasılsın?
Ayaküstü, sahilin kenarındaki ahşap korkuluklara yaslanarak yarım saatlik sohbet, telefon numaralarımızın kaydı yapıldıktan sonra, en kısa zamanda buluşmak üzere diye ayrıldık.
Sadece biraz emek, biraz dışarıya çevrilen dikkat; tıpkı düşünürün sözünü ettiği az bulunur kıt olan şeye ulaştırıyor insanı; “ Yeni şeyler söylemeye, yeni şeyler duymaya; cancağızım…”
Eskiyle, tekrarlarla, takıntılarla ne çok kavgamız var… Ne çok ve ne çabuk tüketiyoruz şanlı, neşeli ve taze zamanları…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder