İnternet..
Kamera, Güven BATUM
ALİ ve NİNO ANITI
Onlarla; Yani
Batum’da bulunan bu anıtla, daha çok yeni oldu karşılaşmam. Bir gece vakti;
Batum’un gün içinde gezdiğim doğası, dağları, vadileri aklımdan, burnumdan
henüz düşmemişken bir kenara; Karadeniz’in kenarında kurulu bu güzel şehrin mekânları
arasında, o parktan diğerine gezerken buluştuk… Törensel bir kavuşum ve ayrılık;
gecenin güne kayışı kadar gerçek ve görünür…
Ağır ağır birleşip
ayrılıyorlar. Bir duraksama yok; yaşamın sürece gibi; birbirine geliş, bekleme
özlemleri yaşanırken, sonra; ayrılık sürece başlıyor.
Gürcü sanatçı Tamar
Kvesitadze tarafından düşünülüp tasarlanan ve hayata geçirilen bu heykelin doğumu;
edebiyatın sayfalarında başlar. Sonra sinemaya ve derken; bir başka sanat olayına;
anıt heykele dönüşür. Hiçbir zaman duraksamadan hareket eden; birleşme anı
yaşanırken ayrılığa doğru yol alan hüzünlü, anlamlı saygı duyulacak bir eser.
Gezip gördükçe,
dinleyin öğrendikçe, tüm yaşamım boyunca bir arpa boy yol alışımın karşılığını
sarhoş bir bedenin ürpertici algısıyla kabul ediyorum. Yetmez bu ömürler bize;
yetişemeyiz öğretilerin sonsuz gücüne.
Yıldız tozlarının
savrula savrula bir gezegen icat etmeleri ve bizi var eden bir yaratıcının becerisi;
bize biçilen kısa bir ömrün kaldıramayacağı kadar çok hüner gizli gezegen ve
evrende.
Bazen sanatçı eliyle
ortaya çıkıyorlar. Belki de çok azıcık olan tarafı! Ali ve Nino’nin hikâyesi de
böyle bir şey… Azerbaycanlı Ali Han ile Gürcü kız Nino’nin edebiyat, sinema ve
heykel sanatıyla yazılan dile getirilen hikâyeleri; bizden sonra da çok ötelere
uzanacağı bellidir.
Bu çalışma ilk
bakışta bir aşk hikâyesi gibi görünse de; tarihi hatırlatmada, yaşanan işgal
süreçlerinde ortaya çıkan korkunç vahşetleri, yer değiştirmeleri de anlamamızı
sağlıyor. Gürcistan’ın, Azerbaycan’ın kendilerine özgü doğasını; insan, kültür tatlarını,
renklerini de, müziğiyle birlikte gözler önüne seriyor.
1914 ile 1920 yılları
arasına sıkışan bu dev hikâye; belki de nice yaşanmışlığı temsil eden bir anıt eser;
insan denen canlının süreçlerini birkaç saat içinde anlatmaya yetiyor da
artıyor bile. Niçin? Diye sorduğunuzda; insanın bitmeyen aç gözlülüğü için;
diye alacağımız cevap yüreğimizde otururken bile, kim bilir ne savaş-ölüm
planları yapılıyor.
Lenin; “ Bakü
Petrolleri olmadan devrim yapılmaz” demesi; Azerbaycan’ın ve diğer milletlerin
esaret sürecini yıllarca ertelese de; insanların değişimi, dönüşümü de bu
aralar tekrardan devşirilmiş oldu.
Bugünün Batum şehrini
gezerken, eğitimli insanların söylediği şeyi de yok sayamayız; “ Ruslar;
bizleri eğitti; sanatla, ilimle, felsefeyle tanıştırdı.” Demeleri, ayrı bir teselli,
anlayış ve kötülüğün iyiliğe dönüşme kabul töreni gibi bir şey…
Ali ve Nino’nun hikâyesi
yazılırken, orada savaş çığlıkları, pusuları yaşanırken; ülkemizde ki puslu
havaların dehşetli yüzü da tarihin sayfaları arasında çoktan yerini aldı.
Balkan Savaşlarının hemen ardından, Çanakkale Savaşı ve derken; İşgal
günlerimiz…
Ali ve Nino’nun memleketini
Ruslar işgal etmişken; bizim memleketimiz ise; birçok milletten askerin
işgaliyle karşı karşıyaydı; Fransızlar, İtalyanlar, İngilizler ve sonrası
Yunanlılar…
Ali Han ve bir avuç
vatansever kurtuluşun savaşmaktan geçeceğine inanarak; Ali 24 yaşında; Nino ve
kızından ayrı; ülkesi için vazgeçtiği yaşam aşkı…
Aynı zamanlar ise
1919 Samsun vapuru bir başka savaşçıyı; yüzyılların belki de birkaç hatta daha
fazla zamanda bir doğurduğu Mustafa Kemal’i Samsun'a taşıyordu.
Ali Han, 1920
baharında Rus askerleri tarafından savunma sırasında öldürülürken; aynı zamanda
Mustafa Kemal ve arkadaşları Anadolu da savunma telaşı, inancı içinde; Türkiye
Büyük Millet Meclisini kurmuşlardı. 23 Nisan 1920
Günümüzden 100 yıl
önce ne çok hikâye yazıldı; kanla, canla, inançla, aşkla ve hele, düzenbazlıkla…
Ali ve Nino;
edebiyatın, sinemanın, heykel sanatının öz evlatları olmanın yanında; gerçeğin
saf gerçeğin de gerçek karşılığı, doğum ve ölüm sancılarından başka bir şey
değildir…
Güven Serin
4 yorum:
aaaa okuyum bu hikayeyi. sevdim :)
Filmi de izlemen rica olunur:)) Tarihsel alanları ayrı tutup,koşulları,koşulsuzlukla dengeleyerek Deep:))
Bu topraklarda yaşanmış, yarım kalmış ne çok farklı kültür hikayeleri vardır. Hikaye hoşuma gitti.
Hikayeler;edebi dünya ve oradan da sinema,tiyatro,operaya taşındığı vakit;tam manasıyla yaşayan,yaşatan bir şeye dönüşüyor;Ali ve Nino insanlık durduğu sürece duracağa benziyor;çünkü sınavı geçmiş durumda...Teşekkürler Beyaz Yakalı
Yorum Gönder