2 Ağustos 2018 Perşembe

ÇEŞİDİ AZ ÖZENTİSİ BOL YİYECEKLER








ÇEŞİDİ AZ ÖZENTİSİ BOL YİYECEKLER
-------------------------------------

  Tüm yaşamım boyunca layıkıyla özenti duyduğu iki an! Burada söz edeceğim özenti; mal, mülk, banka hesabı; ün, şan cinsi olanlardan değil…

  Birincisi,1970’li yıllarının son zamanlarında; Paşaköy Diyarının bayır denen mevkii; ayçiçeği tarlamız biçilirken, Hasan dedemle, hasat anına tanıklık etmek için gittiğimiz bayırların akşam vaktinde gerçekleşti.

  Biçerdöveri kullanan kişi; Aziz amca idi; Aziz Işık; huzur içinde olsun… Sanırım, mola anında acıkmış olmaktan çok, bize de bir şeyler ikram için; çıkınını açtı. Karpuz, peynir ve yumurtalı biber vardı; o terlemiş, tozlanmış, yüzü görülmez insanın çıkınında.

 Dişleri yok gibiydi. Ağzına attığı lokmayı bolca çeviriyordu; sağlam dişe denk getirmek için. İnsanlığı, iştahı ve sevgisi vardı; çıkınıyla birlikte sunacağı. Karpuzun suları akarken, benim de ağzımın suları; ağız boşluğunda durmakta zorlanıyordu.

  Aziz Amcanın yediği şey; herkesin evinde en bol olanlarıydı. Kekik kokan Paşaköy bayırları mıydı bunu yapan; akşamın, geceye olan telaşı mı? Bilinmez… Bildiğim tek şey var; bizi de buyur ettiğinde çıkının sofrasına; yaşamım için en değerli yaşamsal tatlar sunuluyordu bana.

 Bu olayı, yakın zamanda kendi atölyemde yaşadığım bir başka özenti sanatıyla birleştirmek istiyorum. İki olayın arasından 40 yıl geçmiş. Kırk yılda bir olan cinsten bir başka özenti; sıklıkla atölyeme uğrayan, bolca yurt dışına giden Ege doğumlu bir arkadaşımın sayesinde oldu.

 Evden kaşar, fırından da simit almış; poşeti elinde bana uğradı. Durumu anlatınca; Benden de çaylar olsun, fikrine zaten odaklanmıştı. Aziz amcanın daveti gibi olmasa da beni de davet etti; yani, sadece simidinin fazla olduğunu İMA etti. Kaşara, dokunma malıydım…

 Daha yeni öğlen yemeğinden gelmiştim. Yine de, Aziz amcanın gönüllü daveti içinde olunsaydı; hayır demezdim; kaşarlı simitli çaylı beslenmeye.

  Velhasıl, bizim arkadaş, çayını yudumlayıp, kaşarlı simidini yemeye başladı. İşte tam da o an oldu; kırk yıl önce olan ağız sulanması. Öyle bir iştah ile hak etmiş, yüce bir istekle yiyordu ki; sanki sanatçılara yansıyan SON AKŞAM YEMEĞİ tablosu gibiydi…

 Ağzımı, tıpkı zurnacılara yapılan kötü limonlu şakalarda olduğu gibi; tutmakta zorlandım. Boşlukta, özentinin büyük birikintisi birikmişti.

 Bütün bunların yanında; bilmem kaç çeşitten oluşan kahvaltı yapanların, bir türlü tatmin olamayışının sırrını bilmek istedim… Azlığın, yetinmenin ve iştahın; büyük buluşu veya sırrı…

 Güven Serin 


2 yorum:

deeptone dedi ki...

anı güzelmiş. eh kahvaltı da :)

GÜVEN SERİN dedi ki...



:)) Afiyetler Deep