ÇEŞİDİ AZ ÖZENTİSİ
BOL YİYECEKLER
-------------------------------------
Tüm yaşamım boyunca
layıkıyla özenti duyduğu iki an! Burada söz edeceğim özenti; mal, mülk, banka
hesabı; ün, şan cinsi olanlardan değil…
Birincisi,1970’li
yıllarının son zamanlarında; Paşaköy Diyarının bayır denen mevkii; ayçiçeği
tarlamız biçilirken, Hasan dedemle, hasat anına tanıklık etmek için gittiğimiz
bayırların akşam vaktinde gerçekleşti.
Biçerdöveri kullanan
kişi; Aziz amca idi; Aziz Işık; huzur içinde olsun… Sanırım, mola anında
acıkmış olmaktan çok, bize de bir şeyler ikram için; çıkınını açtı. Karpuz,
peynir ve yumurtalı biber vardı; o terlemiş, tozlanmış, yüzü görülmez insanın
çıkınında.
Dişleri yok gibiydi.
Ağzına attığı lokmayı bolca çeviriyordu; sağlam dişe denk getirmek için.
İnsanlığı, iştahı ve sevgisi vardı; çıkınıyla birlikte sunacağı. Karpuzun
suları akarken, benim de ağzımın suları; ağız boşluğunda durmakta zorlanıyordu.
Aziz Amcanın yediği
şey; herkesin evinde en bol olanlarıydı. Kekik kokan Paşaköy bayırları mıydı bunu yapan; akşamın, geceye olan telaşı mı? Bilinmez… Bildiğim tek şey var;
bizi de buyur ettiğinde çıkının sofrasına; yaşamım için en değerli yaşamsal
tatlar sunuluyordu bana.
Bu olayı, yakın
zamanda kendi atölyemde yaşadığım bir başka özenti sanatıyla birleştirmek
istiyorum. İki olayın arasından 40 yıl geçmiş. Kırk yılda bir olan cinsten bir
başka özenti; sıklıkla atölyeme uğrayan, bolca yurt dışına giden Ege doğumlu bir
arkadaşımın sayesinde oldu.
Evden kaşar, fırından
da simit almış; poşeti elinde bana uğradı. Durumu anlatınca; Benden de çaylar
olsun, fikrine zaten odaklanmıştı. Aziz amcanın daveti gibi olmasa da beni de
davet etti; yani, sadece simidinin fazla olduğunu İMA etti. Kaşara, dokunma malıydım…
Daha yeni öğlen
yemeğinden gelmiştim. Yine de, Aziz amcanın gönüllü daveti içinde olunsaydı;
hayır demezdim; kaşarlı simitli çaylı beslenmeye.
Velhasıl, bizim
arkadaş, çayını yudumlayıp, kaşarlı simidini yemeye başladı. İşte tam da o an
oldu; kırk yıl önce olan ağız sulanması. Öyle bir iştah ile hak etmiş, yüce bir
istekle yiyordu ki; sanki sanatçılara yansıyan SON AKŞAM YEMEĞİ tablosu
gibiydi…
Ağzımı, tıpkı
zurnacılara yapılan kötü limonlu şakalarda olduğu gibi; tutmakta zorlandım.
Boşlukta, özentinin büyük birikintisi birikmişti.
Bütün bunların
yanında; bilmem kaç çeşitten oluşan kahvaltı yapanların, bir türlü tatmin
olamayışının sırrını bilmek istedim… Azlığın, yetinmenin ve iştahın; büyük
buluşu veya sırrı…
anı güzelmiş. eh kahvaltı da :)
YanıtlaSil
YanıtlaSil:)) Afiyetler Deep