Satranç Oynayan İki Adam
Osman Hamdi
BAĞDAŞ KURMAK
--------------------------------
Nikos Kazancakis’in
Zorbası, tam olarak özgür bir insandır. Yazarın, dünya sınırlarını zorlayan
özgürlük anlayışı, ancak düş ile gerçek arasında etki yapıp, yuvalanan, kendine
yaşam alanı yaratan kişi; anlatıcılar, yazarlar, şairlerdir.
İstedikleri aşamaları
geçmeyi bilecek karakterlere can verirler. Nikos Kazancakis’in Zorba isimli
kitabında ki başkarakter ve tam da onu anlatan kişidir Zorba.
Kazancakis Zorba
üzerinden yol alıp konuşurken, Zorba’nın bağdaş kurmasını Türklere ve bir de
Simbat’a benzetir. Oturma biçiminde ki rahatlık, tercih veya doğallığın bile
Zorba’da vücut bulmuş olduğunun yüksek kanıtı, hemen hemen her türlü eylemle,
Zorba’nın üzerinden anlatılır.
Kazancakis’in
Zorba’sı, Don Kişot, Böyle Buyurdu Zerdüşt Gibi, James Joyce’nin Ulysses’i
kadar yakın duracak bir kitap-eser. Zorba’nın uçsuz bucaksız özgürlüğüne
sokulmuşken, karşımda ki duvarda; Kazancakis’in söz ettiği bağdaş kurmuş
insanların resminin kopyası duruyor.
İki kişi; altlarında
el dokuması bir klim, üzerine oturdukları sedirde satranç oynuyorlar.
Giyimlerine bakılırsa, Afkan veya Arap karışımı. Başlarında sarık, üzerilerinde Kandur denen giysi; kırmızının, mavinin, yeşilin, beyazın yansımalarıyla;
yüzlerinde ki kısa kesimli sakalları ve oldukça düşünceli şekilde satranç
oynuyorlar.
Bir düşünce oyunu
içinde; hamlenin sırasını veya hamlelerin diğer hamlelere verecekleri
karşılıkların ince hesaplamaları; mindere kurulmuş iki adamın birbiriyle
yüzleşme anları… Tıpkı benim ve Özkan Hocanın yapmış olduğu ve her defasında
Özkan Hocanın galip gelmesiyle sonlanan satranç oyunu.
Giysisi mavi ve
yeşile dönüşmüş olan bağdaş kurmuş. Hamle sırası onda olduğu halde; düşüncenin
derinliği ve ortama yansıyan kaygıya bakılırsa; zor durumda! Sanırım, zorluğu
beni yansıtıyor. Kırmızı kanturu giymiş olan bağdaş kurmayı tercih etmemiş.
Ellerinin keyifli birlikteliği, yere uzanan bacaklarının, bacak üstüne gelişi,
ayağında ki kıyafetler ve diğer oyuncuya; rakibe doğrultulan bakışa bakılırsa;
oyunu kazanmaya bir adım kalmış; büyük bir galibiyet sevincini elde etme,
kaleyi ele geçirme çalımını etrafa yayıyor.
Satranç
oyuncularının bulundukları ortam, her yönüyle tarih ve sanat gösterisi
yapıyor. Yan taraflarında ki küçük
sehpada duran cezve ve kahve fincanları, hemen arkalarında ki ocakta uğraşan
kahvehane sahibi, resmi, bulundukları tarihi bina, ahşap ve taş, mermer
işlemeciliği gözler önüne, görkemli bir kompozisyonla seriliyor.
Resmi hangi ressam
yaptı bilmiyorum. Osman Hamdi çalışmalarına benzettim. Bu çalışma da da,
Zorba’da bulunan sınırsızlık, özgürlük, korkusuzluk aranmış olabilir.
Kazancakis’in mezar taşında, onun önceden not aldığı yazıda şunlar yazıyor;
“Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum, özgürüm.”
Sanırım, bir şey üretmek, üretme tercihlerini elinde bulunduran, bütün
zanaatkârlar ve sanatçılar kendi sınırlarını, kendi ürünleriyle zorluyorlar.
4 yorum:
Resmi görür görmez bende Osman Hamdi sandım gerçekten... Bir şey üretmek en büyük özgürlük..
Teşekkürler SevKoz;dünyevi sıkıcılığı yok eden en iyi ilaçlardan...
osman hamdi'ni hayatı da iyi yaa resimleri de :) don kişot en sevdiğim roman :) yky roza hakmen çevirisi :) zorbanın filmi de çok iyi :) joyce bayılırım ama ulize iki kere okudum ama anlamadııım :) sanatçının genç bir adam olarak portresi çok iyi :) bağdaş kurmak merkezinde birleştirmek ilginç olmuuuş :)
En azından iki kere okuma gayreti:)) Ulysses hep masamda,hiç bitecek gibi değil:))
Yorum Gönder