Sayfalar

17 Ağustos 2018 Cuma

BAĞDAŞ KURMAK


Satranç Oynayan İki Adam
Osman Hamdi




BAĞDAŞ KURMAK
--------------------------------

  Nikos Kazancakis’in Zorbası, tam olarak özgür bir insandır. Yazarın, dünya sınırlarını zorlayan özgürlük anlayışı, ancak düş ile gerçek arasında etki yapıp, yuvalanan, kendine yaşam alanı yaratan kişi; anlatıcılar, yazarlar, şairlerdir.

 İstedikleri aşamaları geçmeyi bilecek karakterlere can verirler. Nikos Kazancakis’in Zorba isimli kitabında ki başkarakter ve tam da onu anlatan kişidir Zorba.

  Kazancakis Zorba üzerinden yol alıp konuşurken, Zorba’nın bağdaş kurmasını Türklere ve bir de Simbat’a benzetir. Oturma biçiminde ki rahatlık, tercih veya doğallığın bile Zorba’da vücut bulmuş olduğunun yüksek kanıtı, hemen hemen her türlü eylemle, Zorba’nın üzerinden anlatılır.

  Kazancakis’in Zorba’sı, Don Kişot, Böyle Buyurdu Zerdüşt Gibi, James Joyce’nin Ulysses’i kadar yakın duracak bir kitap-eser. Zorba’nın uçsuz bucaksız özgürlüğüne sokulmuşken, karşımda ki duvarda; Kazancakis’in söz ettiği bağdaş kurmuş insanların resminin kopyası duruyor.

  İki kişi; altlarında el dokuması bir klim, üzerine oturdukları sedirde satranç oynuyorlar. Giyimlerine bakılırsa, Afkan veya Arap karışımı. Başlarında sarık, üzerilerinde Kandur denen giysi; kırmızının, mavinin, yeşilin, beyazın yansımalarıyla; yüzlerinde ki kısa kesimli sakalları ve oldukça düşünceli şekilde satranç oynuyorlar.

 Bir düşünce oyunu içinde; hamlenin sırasını veya hamlelerin diğer hamlelere verecekleri karşılıkların ince hesaplamaları; mindere kurulmuş iki adamın birbiriyle yüzleşme anları… Tıpkı benim ve Özkan Hocanın yapmış olduğu ve her defasında Özkan Hocanın galip gelmesiyle sonlanan satranç oyunu.

 Giysisi mavi ve yeşile dönüşmüş olan bağdaş kurmuş. Hamle sırası onda olduğu halde; düşüncenin derinliği ve ortama yansıyan kaygıya bakılırsa; zor durumda! Sanırım, zorluğu beni yansıtıyor. Kırmızı kanturu giymiş olan bağdaş kurmayı tercih etmemiş. Ellerinin keyifli birlikteliği, yere uzanan bacaklarının, bacak üstüne gelişi, ayağında ki kıyafetler ve diğer oyuncuya; rakibe doğrultulan bakışa bakılırsa; oyunu kazanmaya bir adım kalmış; büyük bir galibiyet sevincini elde etme, kaleyi ele geçirme çalımını etrafa yayıyor.

  Satranç oyuncularının bulundukları ortam, her yönüyle tarih ve sanat gösterisi yapıyor.  Yan taraflarında ki küçük sehpada duran cezve ve kahve fincanları, hemen arkalarında ki ocakta uğraşan kahvehane sahibi, resmi, bulundukları tarihi bina, ahşap ve taş, mermer işlemeciliği gözler önüne, görkemli bir kompozisyonla seriliyor.

  Resmi hangi ressam yaptı bilmiyorum. Osman Hamdi çalışmalarına benzettim. Bu çalışma da da, Zorba’da bulunan sınırsızlık, özgürlük, korkusuzluk aranmış olabilir. Kazancakis’in mezar taşında, onun önceden not aldığı yazıda şunlar yazıyor;

“Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum, özgürüm.” Sanırım, bir şey üretmek, üretme tercihlerini elinde bulunduran, bütün zanaatkârlar ve sanatçılar kendi sınırlarını, kendi ürünleriyle zorluyorlar.

Güven Serin 

4 yorum:

  1. Resmi görür görmez bende Osman Hamdi sandım gerçekten... Bir şey üretmek en büyük özgürlük..

    YanıtlaSil

  2. Teşekkürler SevKoz;dünyevi sıkıcılığı yok eden en iyi ilaçlardan...

    YanıtlaSil
  3. osman hamdi'ni hayatı da iyi yaa resimleri de :) don kişot en sevdiğim roman :) yky roza hakmen çevirisi :) zorbanın filmi de çok iyi :) joyce bayılırım ama ulize iki kere okudum ama anlamadııım :) sanatçının genç bir adam olarak portresi çok iyi :) bağdaş kurmak merkezinde birleştirmek ilginç olmuuuş :)

    YanıtlaSil

  4. En azından iki kere okuma gayreti:)) Ulysses hep masamda,hiç bitecek gibi değil:))

    YanıtlaSil