SOLUK YÜZLÜ DOSTUM
------------------------------------
Görmeyeli kim bilir
kaç ay olmuştu. Çalışkanlığına, hatta iş düşkünlüğüne şapka çıkarttığım
dostlarımdan. Sadece iş düşkünlüğü mü? İşini en iyi yapma aşkı; öteden beri
onun merkezinde, felsefesinde…
Tanıyalı onu; çeyrek
yüzyılı çoktan geçti. İnsan psikolojisini, sosyolojik etkileri, gençlik
isteklerini en iyi bilen ve anlayanlardan. Çünkü öteden beri insanın içinde bir
insan uzmanı haline gelmiş öğretici bir kimliğe sahip.
İşini, insanı
sevmesinin yanında, bu işlerin karşılığı olan kazancı da çok iyi sevmeyi,
sevmenin hatırına iyi yapıyor. Ülke genelinde tasarruf yapanlar yüzdesi; % 10
gibi açıklandı. % 1’e de düşse, benim dostum her daim onun içinde olacaktır.
Enerjisi bu işe
adanmış olan dostumu görünce tanımakta zorlandım ilk önce. Bir solukluk,
zayıflık neyin nesiydi. Bir yas, üzüntü, kayıp geçişine şahitlik mi yapıyor?
Hayır; merhabaya merhaba, sohbete sohbetle karşılık verdi. Yine bildik
sorgulaması; benim kazancım ve insandan öte insana dönüşen sohbet; yine onun
arzusuyla, en iyi kazanmaya kadar geldi.
Bu sohbet şunu
gösteriyor; dostumun dünyası, kazan kazan üzerine… Buna kimse itiraz etmiyor;
çünkü uyurken bile işine katkı sağladığına inanıyorum. Dünya malına, ölçülerine
göre en iyi kazancı hak ediyor.
Ama dostum; yüzün
niçin soluk? Niçin az önce mezarından çıkmış bir canlı gibi dolaşır da, en ince
kazanç ustalığını, insan faydasını düşünürken, kendi yüzüne bakmayı düşünmez
sin?
Belli ki, bir kıskaç,
bir suskunluk onu kemirmeye başladı. Yoksa bir çaresizlin vurgun yeme hali mi?
Çünkü istekler karşılandıkça, bir bir hazlar alındıkça, akıp gider zaman. Be ne
demektir? Yaşam da akmış, hücrelerimiz de yaşlanmış, ölümleri, yaşamlardan daha
fazlalaşmıştır.
Pusuya yatmış
hastalıklar; içimize yapışmış hırslardan da beter, aynı şeritlerde iki dost
gibi, bütün kazancımıza, sağlığımıza, ruhumuza hükmetme şarkısını söylerler.
Sevgili dostum; yüzün
niçin soluk? Niçin? Dünya ölçeğinde ki yaşamın nehirleri ne çok insan taşıdı;
kuzeyden güneye, doğudan batıya ve farklı farklı ara yönlere. Ne büyük
kazançlar altüstü oldu da, yine insanın deryalardan alınma arzusuna ölçek, bir
teselli, yön, yöntem olamadı…
Truva’nın
kuşatılması, sadece Helena için mi, yoksa o büyük uygarlığın zenginliğine karşı
duyulan yağmanın albenisi mi? Böyledir zenginliğin çekiciliği! İştah kabartır.
Gölgeler sarmaya başlar çevremizi.
Dostum, yüzün soluk!
Bir şeylerin ters gittiğini anlayamayacak kadar işine dalmışsın. Biliyorum;
yüksektir morali kabarık mülklerin artması, çoğalması; akarken çeşmenin suları
doldurduğumuz küplerin dolması.
Ağırdır be dostum;
bütün bu zenginlikleri saklamak ve gizlemek. Çile doludur; haydut, harami dolu
olduğu kadar; ihtiyarlık, hastalık, yalnızlık doludur…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder