ÇAĞRILMAYAN YAKUP
-------------
Halk şarkıları,
insanlığa adanmış, insanın imbiğinden geçerek şarkılar, besteler haline gelmiş
eserlerdir. Edebi, sosyolojik ve psikolojik etkileri oldukça büyük; destansı
güzelliklere sahiptirler.
Şiirler de öyle. Onları,
zamanın tozları, pasları eritir görünse de; Sümerlerin Halk Şarkılarından,
Süleyman’ın Ezgilerine getiren aynı şeydir; coşku, heyecan, ümit ve hatırlama;
hatırlatma…
Bir milletin,
milletlerin en kıymetli hazineleridir; edebi değerleri; şiirleri, manileri,
şarkıları, türküleri… O milleti, diğer milletlere anlatacak olan, saygı, sevgi,
itibar kazandıracak olan değerli sesleridir. Sanatsallığı besleyenler de
oralardan; o büyük, millet; milletler kilerinden çıkar.
Yusuf Hayaloğlu’nun
şarkı sözleri, Ahmet Kaya’ın seslendirdiği Fasso Necdat’da öyle eserlerden
sadece birisidir. Çevremizde hiçbir zaman eksik olmayan, olmayacak olan, ulu
orta içen, naralar atan birisini; Fasso Necdat’ı anlatır.
Bütün mahallelinin
ondan bıkıtığını, korkudan ses çıkartamadığını, sıkça karakola getirildiği,
öyküsel bir şiire; şiirsel bir besteye dönüşüp; değerli bir seslendirmeyle
zenginliğimizin kıymeti anlatılır.
Siyah şalvarıyla,
zır zopluk yapan Fasso Necdat’ın, bir kür sert bir kayaya çarpışı; çırpınışı,
oldukça gerçekçi bir anlatım-seslendirmeyle; mizhayi bir hak edişe; ilahi bir
kurtuluş, yasa; hak ve adalet kazanımına ulaşılır.
Çalımla, zalımlık
yaparak yürüyen Faso Necdat;bir ses duyar. Demişler ki ; “ Gel bakalım/Fasso
Necdat demiş aman/Anlamış vaziyet yaman/Kafasından çıkmış duman”
Fasso Necdat gibi
kabadayıların,dayılıktan öte bezginlik veren eziyetlerinin sonunu en güzel
anlatan sosyolojik bir çalışma ürünü kadar berrak ve net bir anlatım-uyarı…
Edip Cansever’in
Çağrılmayan Yakup şiiri de böyle görev uğruna serilir beyaz kâğıda. Beyazdan
da, insan algılarını, düşkünlüğünü anlatacak olan öğreticiye dönüşmesi…
Şair, kurbağaları konu
edinir; hikâyesini anlatmak, şiire dökmek için. O kadar kalabalık olan
kurbağalara bakan, onların büyük şölensi seslerini dinleyen Yakup’un, biri
tarafından dahi çağrılmaması, içine dert olmuştur.
Birisi; onca kurbağa
içinden yalnız birisi deyemez miydi; Yakup!
Şair, Yakup’un dinsel bir
karaktere, kişiliğe sahip oluşu; peygambervari bir şikâyeti, yorum ve çağrıyı
anlatmak ister? Yoksa toplumsal çürümüşlüğü, uygarlaşırken, insanlığı neredeyse
hap, ilaç bağımlısı yapacak olan bencil, yalnız bir yaşamın kapımızı çalmaktan
öte, içeriye girip başköşeye konulduğunu mu birleştirmek ister; bu sosyal
sarsıntıya dönüşen; büyük kitleler içinde ki yalnızlıklarımız bilinmez…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder