VAH GRİPİN VAH!
------------------------------------------
Yılların ilacı;
girmediği ev yoktur gripinin! Ninelerimizin, annelerimizin, babalarımızın;
hatta tüm tanıdıkların kullandığı kocaman bir hap…
100 yaşına yaklaşan
Ayşe Ninem, halen gripin hapını, büyük kolisiyle aldırıyor. Bu düşkünlük,
muhtaçlık, çare bulmaktan öte, belki de büyük bir alışkanlığın psikolojik,
ruhsal yönünü de belli ediyor.
Yolumun üzerinde;
Süleymanpaşa merkezde olan eczaneye uğradım. Yılların kalfası; Hasan’a
seslendim; “ Gripin istiyorum.” Diyerek… Sonrası; bu ilacın yeni nesil
tarafından kullanılıp kullanılmadığını sordum.
—Yok, be ağabey! Yeni
nesil böyle şeyler kullanır mı? Kocaman diye mi? Tabi! Şimdi onlar daha zarif,
daha küçük hapları tercih ediyor.
Benim aldığım gripinleri yeni nesilden birisine versen; bu
ne yahu? Diye gözleri pörtler… Hasan, gripinin satışı, tercih edilişini en iyi
bilen eczacı kalfası olarak; “ Bir süre sonra gripin üretilmez! Yok olur.”
Dedi.
Ne çok şey var
hayatımızda değişen; yokluğa karışan. Kara sabandan tutun da, öküz, at
arabalarına kadar… Komşuluk ilişkilerinden, akrabalık, aile içi ilişkilere
kadar; özgürlük, teknoloji, yeni yaşam algıları, hepsinin üzerini silip
süpürüyor.
Daha kırk yıl önce;
çiftçinin kullandığı tohumlar beğenilmez olmuştu. Çok az verim alınıyor diye.
Daha fazla almak için, daha yeni tohumlar geldi. Gübreler… Ve bununla birlikte
soylu hastalıklar; acil ve genç ölümler…
Dört tane gripin
aldım. Ayşe Ninemin hatırına! Bir parça algınlığa iyi gelir düşüncesiyle.
Doktora gidip zaman harcama tembelliğini, çıt kırıldım şeysinin delikanlılığa
sığmadığını düşünerekten; bir de tarif edindim; soda, limon ile şifaya daha
yakın olacağını…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder