26 Temmuz 2017 Çarşamba

SÖZCÜKLERİN SESSİZLİĞİ


Arıcı Filminden



                                   

  

SÖZCÜKLERİN SESSİZLİĞİ
----------------------------

  Yunanlı yönetmen Theo Angelopoulos’un sahnesinde sözcüklere pek yer yoktur. Dışarıda, yeterince şamata, kargaşa vardır, sözcüklere dair.

  Theo’nun sinemasında sözcükler susar ama bedenin dili çözülür. Bir de Eleni Karaindrou’nun bestelerinin dili…

  Sanki bütün kâinat susmuş; sahnenin arka tarafında; onlara dair, bütün suskunlukları izliyor. Theo Angelopoulos’un Arıcı filmi de öyle bir yapıt… Üç kuşak arcılık geleneği olan; son kuşağın bu işi sonlandırmasıyla; her daim, döngünün gücünün kazanacak oluşunu görmek, anlamak mümkün…

  Devir daimi hiçbir güç yenemiyor. Arıcı, arı bakma işini çok iyi biliyor. Bir kraliçenin önemini, diğer hapsolmuş dişi arıların tutsaklığını; balmumuyla bütün çatlakları kapayan nöbetçi arıların görevlerini eksiksiz yaptığını çok iyi biliyor.

 Ya bizler; bizler neleri biliyoruz? Arılar gibi tutsak olduğumuzu; yeterince dünyaların dışına, çevresine uzanamadığımız? Denizlerin, karaların altını? En bilinmez, gidilmez mağaralarda ki diğer yaşam izlerini?

  Theo’nun filmlerinde sözcükler suskundur. Tıpkı, dışarı çıkamayan, dışarı çıkan, dans eden kraliçe arının başına bir şey gelecek olursa, yedekte, tutsak olarak hapsedilmiş dişi arıların suskunluğu gibi…

  Oysa işçi arılar, ölene kadar çalışmaya yazgılıdırlar. Theo’nun sinemaya yazgılı olduğu gibi! Eleni’nin müziği; Arıcı filminde biraz geri planda kalıyor görünse de; Doksanıncı dakikada, sarhoş bir genç kızın ritmiyle çıkar ortaya; rock ve gizlenmiş buğulu, baharatlı bir müziğin sesleri sızmıştır sahneye.

  Kraliçe arının dansa hazırlanışı gibi; sarhoş bir an; bir kutlamanın ayak sesleri ve her daim; hüznün kazanması; isyansız, erdemli bir kabul ediş töreni yaşanır; Teho’nun Arıcı filminin sahnesinde.

 Güven Serin 




Hiç yorum yok: