23 Ocak 2017 Pazartesi

SELİMİYE


İNTERNET'TEN



SELİMİYE
-----------------------

  Edirne Selimiye Camii için; onlarca, yüzlerce şey söylemek mümkün! Bir dünya mirası olması da tesadüf değil… Sinan’ın ustalık eserim, demesi de hiç boş değil…

  Selimiye, güzide eser için çok şey duydum. En iyi anlatan sözcükleri buraya taşımanın erdemiyle Şevket Süreyya Aydemir’in gözüyle de Selimiye’yi anlamak, anlatmak istedim;

“ İnsanın kalbi onun, bir Allah evi değil, bir kul yapısı olduğu için üstüne titrer. Onun temsil ettiği ilahi varlığı, korkarak değil, severek benimser. Onun sevdirdiği şey insan, hiç korku duymadan sever.

  Selimiye, daha çok birer kaleye benzeyen, dantelâ gibi işlenmiş taşlarını, kornişlerini görebilmek için, ta yanlarına kadar varılmak lazım gelen Selçuk mabetlerinden başka bir şey değildir. Her parçası mıncık, mıncık işlenen ve her süsünde cinler, devler, korkular dile gelen Hint eserleriyle onun hiçbir benzerliği yoktur. Bir Çin eseri gibi bir el işi mucizesi değildir. Ne Yunan, ne Rönesans, ne Gotik… Hayır, öyle bir bütündür ki, parçalarından her biri diğerlerinden ayrıldığı zaman bir mana ifade etmez. Bu caminin, üstünde ayrı ayrı durulacak motifleri, minyatürleri yoktur. Fakat Selimiye’de insan kudreti, şu taş denilen ağır maddeye, öyle kusursuz bir tenasüp içinde, öylesine bir araya getirerek yükseltmiştir ki, bu yükseliş bir hayal eseri kadar güzeldir.

  Hatta bu göklere ulaşmak hamlesi, bu kubbelerin üstünde son düğümünü işlemekle de kalmaz. Bu kubbeyi dört taraftan dünyanın en güzel minaresi dört kanat gibi kucaklar. Bu hamle, müminlerin nerede başladığı ve nerede bittiği bilinmeyen yakarışları gibi, sonsuzluk âlemine doğru yükselir, gider…”


Güven Serin 



Hiç yorum yok: