28 Aralık 2016 Çarşamba

BALKANLARDAN GELEN...


Kamera; Güven  Pera Müzesi

(Kutluyorum)




Kamera; Güven Pera Müzesi

Değerli bir çalışma;gidilirse bu videonun üzerinde
ısrarla durulsun...


Kamera; Güven Pera Müzesi



Kamera; Güven  Pera Müzesi

Sesini duyuramamak;gayret edip ısrarla haykırmak;

yeşilin,ormanların,yaşam alanlarımızın yok
oluşuna duyuru yapmak...


Kamera; Güven   Felix Zıem  Pera Müzesi

Israrla gidip görülmeli...



                                              BALKANLARDAN GELEN…



  Hep duyduğumuz bir haberdir; “ Balkanlardan gelen soğuk hava” diye… Balkanlar soğuğu taşıdığı gibi; anıları, geçmişi, ata diyarının kokusunu da taşır; kimileri için…

  Her şeyden önce; sadece bizi hatırlatmaz Balkanlar. Hunluları ve Atilla’yı da, savaşları ve bu büyük acılardan doğan şiirsel destanları,  filmleri; nice sanatsal çalışmayı da…

  Pera Müzesi farlı alanlarda hiç durmadan sanatın insana ulaşmasına dair sayısız etkinliklerinden, sergilerinden birkaçını daha gerçekleştirdi.

  Felıx Zıem’in Işık Denizinde Bir Gezgin adlı çalışmaları, bir gezginin, yaratıcı sanat yanıyla birleşince ortaya neler çıkarabileceğini görüp şaşırmak da mümkün; umutlanmak, gezmeyi,görmeyi ve irdelemeyi;üç boyutlu bakmanın gerçek yanını bulmak da oldukça mümkün görünüyor.

  Bir diğer sergi ise Balkanlardan Gelen Soğuk Hava, bilinen söyleme atıfta bulunarak onlarca sanatçının eserlerini Pera Müzesi sayesinde Türkiye insanlarına; bir insanlık vazifesi gibi sunmak…

  Bu kadar puslu havalar insan denen mahlûku ümitsizliğe, dibe vurmuşluğa çektiği ortada!  Küratörler Ali Akay ve Alenka Gregoric; Balkanlardan Gelen Soğuk Havaya sanatının serinliğini taşıyan sanatçılardan beni en çok etkileyen ise ANRİ SALA oldu.

  Sala,1974 Arnavutluk Tiran doğumlu. 42 yaşındaki sanatçının video çalışması; bu çalışmaya bırakılan derinlik, bütünlük ve ritm; kalın kadife perdenin ardında ki loşluk, sizi dans edecek hale getirirken, iliklerinize süzülen sanatsal duyarlılık, bir süre sonra, beyninizin; nöronlarınızın büyük sessizliğiyle zıt bir duraksama ve şifreleri çözülen gösterimin, sesini duyurmaya çalışan bir kadının, sesini bir türlü duymayan bateristin harika ritmi veya uslanmaz, baskın gürültüsüyle, zıtlığın bütünlüğü gözler önüne seriliyor.

  Kadın sanatçı ısrarla; Bana Cevap Ver? Bu vido çalışması; duyarlı olmakla duyarsızlığı üst derece anlatmayı başarmış. Sesi duyulmayan kadının tek derdi, doğanın yok edilmesine bir cevap aramak. Bateristin de tek derdi; doğayı yok edip, büyük kazanç sağlayanları temsil etmek; yani, cevap arayanları duymamak, seslerini bastırmak…

  Sanatının özüne dokunmayı başaran her sanatçı, en kısa bir zamana sığacak bir çalışmayla bütün zamanlara seslenecek başarıyı bulabilir. Anri Sala, Başkasını İzlemek-Bana Cevap Ver, çalışmasında bunu başarmış.

 Tıpkı; tüm zamanlara ait şiir, karikatür, resim, hikâye gibi; bu kısa vido; varlığınıza dokunan hassasiyeti ve duyarsızlığı bir potada eritecek; ortaya çıkacak ürün; belki de sizin de sanatınızın bir başka yöne veya şekle bürünmesine neden olacak; yani, siz çıkacaksınız ortaya; üstelik sesiniz duyulmuyor olsa da, ünlü veya ünsüz de olsanız; yüce bir ses olacak; belki de duyulmadığı için duyulacak…


  Bir başka çalışma; sergi ise FELIX ZIEM; bir gezginin, sanat ve zanaat yanının sosyoloji, mimari, düşünce; bakma ve görmeyle birlikteliğinin kıyamet gibi ürünlerini; kahverenginin uslanmaz koşusunu, derinliklere yön verişini gözlerimiz, beynimiz ve artan bilgimizle kısır dünyamızın ne kadar eksik oluşu da kayıt altına alınacaktır.

  Felıx Zıem;Pera Müzesi aracılığıyla,başka bir sanatçının ifadesinde ki gibi; “ Ziem renk ezgilerini göksel bir kora gibi çınlatıyor.”

  Göksel bir koroyu duymak adına, kulağımızın açık oluşu, duyduğumuzu tanımlayacak bilginin, görgünün oluşu veya oluşmaya başlaması; hangi zenginlik ile kıyaslana bilir?

  Onun için çok verimli bir ressamdır diye kayıtlara geçen eser sayısı; 10 bin desen, 6 bin yağlıboya yaptığı anlatılıyor.

  Onu anlatan kahverengi ne kadar detaylı bir şekilde tuvale yansıdıysa; ışıklı peyzajlarda su ve gökyüzü öne çıktığı duyuruluyor.

  Gezgin sanatçıyı anlatan en güzel felsefi ifadelerinden birisi de bu olmalı;


“Her sanatçının çoğunlukla gerçek ülkesinden uzakta bir yurdu vardır. Yeteneği elverişli bir ortam gibi orayı sever, uçarcasına oraya döner. Orada serpilir ve en güzel çiçeklerini verir. Ziem’in yurdu da Venedik’tir. Oradan ayrılabilir, yolculuklar yapabilir, bir mevsim İstanbul’da ya da başka bir yerde kalabilir, ama resmin asıl evi orasıdır.”


 Güven Serin 




Hiç yorum yok: