MODERN SANAT MÜZESİ
NEVİ ŞAHSINA MÜNHASIR
Kaç zamandır
izliyorum bu genci? Dört ay, belki de altı aydan bu yana… Nevi şahsına münhasır
insanlar olur ya; onlardan…
Çay Bahçesinin
dışını tercih ediyor. Tek oturmayı, tekliğin zaferiymişçesine telefonu,
sigarası ve ara sıra garsonlarla kurduğu diyalog, başka bir sesi çıkmadan her
gece, masasında, huzurdan çok kıvranan, acı çeken bir insana dönüştü.
İlk geldiği
zamanlar, yüzü daha güler, üstü başı daha bakımlıydı. Üstelik de vücut çalışma
merkezine de gittiği anlaşılıyordu. En soğuk gecelerde bile dışarıda ki masaya
oturup, üzerindeki ceketini, paltosunu çıkartıyor.
Niçin dersiniz?
Elbette, vücudunu, yani kaslarını göstermek için… Belki de bu sayede
yalnızlığını gidereceğini, kaslı, bakımlı vücuduna hayran kalan kızların
ilgisini çekeceğini düşünüyordu.
Sanırım, zaman;
günler ve aylar ilerledikçe kasları daha bir kendini salmaya başladı. Bu işin
insan ilişkilerinde, özellikle kadın erkek ilişkilerinde öne çıkmadığını, Z ve
Y Kuşağının bu işten öte meşguliyet içinde olduğunu anlamış olacak…
Nevi Şahsına
Münhasır arkadaşın akrabası, dostu olmuşçasına her akşam oturduğumuz yerden
dışarı bakınca ilk önce o gelmiş mi diye birbirimize soruyoruz. Arkadaşlarımla
birlikte onun geç kaldığı, masasının boş olduğu zamanlar üzülüyoruz. Nerede
kaldı acaba? Bu akşam, hiç olmazsa bu akşam biraz yüzü gülecek, masasında
birisini ağırlayacak mı diye tartışıp duruyoruz.
Her akşam bizi
yanıltıyor. Telefonu ve sigarasından başka hiç kimse, bir de ara sıra konuştuğu
garson; onlardan başka hiç kimse onu ilgilendirmiyor gibi… Sosyolojik bir vaka
mı? Yalnızlığı, o muhteşem şeyi tercih eder görünse de, o yalnızlığı edebi bir
kültüre çevirmediğine inanmaya başladık.
Nasıl mı? Artık,
telefonu da, sigarası da onu pek eylemiyor. Onlarla meşgul olurken yüzü daha da
asılıyor. Saçlarını eskisinin özeniyle taramıyor. Üstü başı da öyle, kaslarının
görkemi de eski görkemli hali değil…
Bir de, masumiyet ile
acı çeken birisi arasında, yan masada ki kızlara göz süzüyor. Yardım isteyen
birisi gibi; insan bakışlarıyla, yan süzüşüyle yardım ister mi?
İşte, nevi şahsına
münhasır bu şahsiyet istiyor; hem de yalvarırcasına… Yan, arka veya ön masadan
bir kız kalkıp ona selam verse; kim bilir ne hürmet edecek… Nasıl bir ev
sahipliği yapacak?
Hâlbuki insan olarak
bir eksiği de görünmüyor. Fiziki görüntüsü, yalnız kalamayacak kadar düzgün.
Üstelik de neredeyse yanına; yanı başına park ettiği bir de arabası var. Ama
kör olancası bu Z ve Y kuşağının gençlerini bir türlü etkileyemiyor…
Arkadaşlarla iyice
üzülmeye başladık. Bu delikanlı ağır ağır sararıyor gibi geliyor bize. Sanki
sonbahar mevsimi ondan hiç eksik olmuyor… Onun için neler yapabiliriz diye;
enikonu düşünmeye başladık. Tabi, onun bizden zerre kadar haberi yok… Onun tek
süzdüğü şeyler; yan tarafında, çaprazında oturan genç kuşağın genç ve popüler
kızları…
Bu kızların da
eğlencesine diyecek yok. Bir de yan taraftakinden; yani nevi şahsına münhasır
delikanlıdan haberleri olsa. Ona; ,bir de merhaba deseler ara sıra ne çıkar?
Demediklerini bir
kenara; sanki onu yok sayıyorlar. Hatta görmüyorlar bile…
Acaba diyorum Aziz
ustanın bir sözü var; nevi şahsına münhasır delikanlıya bu sözü mü hatırlatsam;
“ Değeri bilmeden
yalnızlığından kurtulmak istiyorsan; kurtulsan da yalnızsın.”
Ya Cehov’un güzeyle
baksak yalnızlığa;
“ Kendini yalnız hisseden kimse için her yer çöldür.”
Herman Hesse de
yalnızlığı yazgının bir parçası olarak görür;
“ Yalnızlık, alın yazısının insanı kendi kendisine ulaştırmak
için başvurduğu yoldur.”
Nevi şahsına münhasır delikanlıya şimdilik yardım
edemiyoruz. O dışarıda oturuyor; yapayalnız. Biz içeride, bir masa dolusu
insan; ama onu bir türlü o soylu yalnızlığından kurtaramıyoruz.
Onun acılı, elem
dolu bakışlarını biz görüp, biz tartışıyoruz; belki de ondan çok…
2 yorum:
Eskiden bu tip insanlara daha sık rastlanırdı. Çok da dikkat çekmezdi. Hatta o kişiye olumlu özellikler yüklenirdi; Şair, filozof, yazar, aşık,sanatçı...
Sanırım toplumun algıları, yargıları değişti. Bir güvensizlik ortamında herkesten kuşku duyulabiliyor. Araya mesafeler konuyor.
Günaydın Makbule Hanım.. Sevgili öğretmenim, sanıyorum ki evren bu tür insanları sıradanlığın içine bir çeşitleme olarak sunuyor. Onlar belki de evrenin o muhteşem yalnızlığı kadar yalnız ve görkemli bir boşluk,doluluk taşıyorlar içlerinde...Kim bilir..
Yorum Gönder