Kamera; Güven Koç Müzesi
Z KUŞAĞI SUÇLU MU?
2000 yılı ve sonraı
doğanlar, şimdi en büyüğü 16 yaşında. Ülke nüfusunun % 18-20’sini
oluşturuyorlar.
Yakın zaman önce
Hürriyet Mahalsinde konuk olduğum kahvehanede bugünkü Z Kuşağını konuşuyorum
emekli öğretmenlerle. Bir tanesi kendi çocuğundan söz açıyor masanın konusunu
özel bulup heyecan içinde.
“Kolejde okuttum.
Altına sıfır araba çektim. Yapmadığım kalmadı! Şimdi arabayı değiştirmek
istiyor; daha pahalı araba istiyor. Dedim ki çalış al; ben ancak bu kadarını
yapabildim.”
Bu konuşmayı yapan
emekli öğretmen, şikâyetini mi dile getiriyor, yoksa övünmesini mi? Her ikisi
de olabilir. Bir üçüncüsü de; olanı, üzerine binen yükü, insan rahatlaması
adına duyuruyor da olabilir.
Benim kanaatim,
başarılı, güçlü bir babanın yaptıklarını bir övünç, bir gurur algısı ve
hissiyatı içinde aktarıyor. Çaylar geldi ve yudumlandı. Konu, Z Kuşağının
üzerinde düğümlendi durdu.
Bugünkü bilimin bile
incelediği Z Kuşağı, şüphesiz alışık olduğumuz disiplinden çok uzak… Z Kuşağını
inceleyen bilim insanları şunları tespit ediyor;
IQ seviyeleri oldukça yüksek. Onlar aynı anda birden fazla
işler yapmaya o kadar alışık ki, derslerde farklı şeyler yapmak istiyor.
Sadece bu veriler
bile, çok hızla değişen teknolojinin kuşağı olan Z Kuşağını anlama kabiliyetimizi,
deneyimlerimizi arttırmak zorunda olduğumuzu görüyorum. Ebeveynlerden
başlayarak öğretmenlere, yöneticilere kadar herkes “ biz eskiden şöyleydik,
böyleydik; böyle giyer, böyle beslenirdik!” söz kalıplarından uzaklaşması
gerekiyor.
Uzaklaşmazsak ne
olur?
Oğlumuz, kızımız,
yeğenimiz, kardeşimiz, bizim gençliğimiz dediğimiz gençlerin uzağında kalırız.
Onların bize tebessüm edişini, bizle alay ettiklerini, dalga geçtiklerini sanırız.
Nitekim bu sanma içinde her an karşı karşıya kalıyoruz.
Yaşları 12 civarı
olan iki genç hanım sinema hakkında konuşuyorlar. O kadar kararlılar ki, onlara
önerdiğim filmlerle ilgilenmiyorlar bile. Üstelik tuhaf bakışları beni rahatsız
ediyor. Bu rahatsızlığı biraz irdeleyince, onların kendilerine olan özgüvenin
olduğunu anlıyorum.
Bilim insanları da bu
özgüven üzerine duruyor. Uygar, aydın anne babalar da… Çocuğunun IQ’ su ile
özgüveniyle övünen bir anne, baba, dayı amca, onun iradesi karşısında patinaj
yapması da ayrı bir gülünç durum.
Z Kuşağının tespit
edilen en önemli özelliklerden birisi de adil ve adaletli oluşları. Toplumun
her kesimleriyle iç içe olabilirler. Ötekileştirmeye katılmıyor, bunun yanlış
olduğunu düşünüyor.
Özgüveni oldukça
yüksek, bağımsızlıklarına düşkün oldukları halde, ikili ilişkilerden sıkılan,
IQ’ları yüksek olduğu halde onlara yapılacak baskılardan çok çabuk kaçan bu
gençler uzayın derinliklerinden gelmediler. Tamamen bizim çocuklarımız. Bu
çocuklara yamalı pantolonları, kıtlık zamanlarını, eğlencenin, sanatın içinde
sunabilir, o zaman bu konular hakkında onların bilgi sahibi olmasını sağlamış
oluruz.
Sinema, tiyatro,
şarkılar onlara yakın olmamız, onlara bir şeyler anlatmamız için önemli bir
seçenektir.
Bir bilim insanı,
yaptığı bir söyleyişi de Z Kuşağını şöyle özetliyor; “ Z Kuşağını iki harfle
özetlerim: ‘BD’ Yani ‘Bullshit Detector’ (SAÇMALIK DETEKTÖRÜ) Y, kuşağı
kafasına uymayan, saçma durum gördüğünde dayanamıyor, kaynamaya başlıyor.
Cumhurbaşkanı olmuş, başbakan olmuş, öğretmeni, genel müdürü hiç fark etmiyor
hemen tepki veriyor. Çünkü bu kuşağın temel değerlerinden birisi, adalet
duygusu…”
İster küpe taksın,
ister saç şeklini değiştirsin. İster Z Kuşağı ister başka kuşak. Çok hızlı
değişen dünyanın ihtiyaçları, alışkanlıkları da değişiyor. Bu bir kıyamet
midir? Hayır! Asla değildir…
Yakın zaman içinde
Mars yolculuklarını duyacağız. 80 milyon km öte giden uzay araçları, uzay
kolonileri; alışık olduğumuz kalıpları yerle bir edecek. Tıpkı akıllı
telefonların, akılsızların bile ilgisini çekip başköşeye oturduğu gibi. Tıpkı,
deveyi savunanların bile uçağa ilk önce bindiği gibi; gelişen, dönüşen dünyanın
anlayanı olmak zorundayız. Çünkü anlaşılır olmak, bizden öte olan kuşaklara iyi
gelir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder