10 Haziran 2015 Çarşamba

BEYHUDE YETMEZLİKLER


Kamera; Güven  Arkeoloji Müzesi -İstanbul


BEYHUDE YETMEZLİKLER


  Beyhude yetmezlikler içinde ağa düşmüş balık gibi çırpınıyoruz. Her an bir tutarsızlık içinde gafil kurnazlıkların esas aldanışını yaşıyoruz. Yüzler; insan yüzleri her şeyi anlatıyor. Öyle derin hüzünler oluştu ki, örtmeye hiçbir makyaj yetmiyor. Hâlbuki güzeldir ruhu üreten, barıştan, paylaşımdan, yenilikten yana olan insan yüzü…

  Kim uyandıracak bizi bu uykudan? Hangi şair? Hangi Yazar? Hangi filozof? Yoksa bir politikacı mı belirleyecek yazgımızın gidişatını?

 Bölünmüşlük içinde taraf oldukları taraflara daha da sokulmuş; taraftarlık ruhunu ölüm-kalım meselesi yapmış insanların aydınlığı kendini aydınlatmazken nasıl aydınlanacağız?

 Bir yazar var ki, kenti miladını çoktan oluşturdu. Mizahı yazarken, mizahın ciddiyet, istikrar, öğretiler içinden çıkacağını neredeyse bir ömür yazdı, anlattı durdu. En sonunda, o ünlü Sivas dehşetinde insan sellerinin girdaba tutulduğu anda neler yapacağını, önceden bilmiş, uyarmış olmanın duyarlılığıyla seslendi “beyhude yetmezlik” içinde gösteri yapan insanlara;

 “ % 60’nız aptaldır!”

 Beyhude yetmezlik içinde büyük eğlencesine, hatta kargaşa destanına dalmış olan insanlar “ aptal” sözcüğünü  “abdal” anlamış olmalılar ki hiç kimse üzerine almadı.

 Sonradan görüldü ki, bu değerli insanlar kelimeyi olduğu gibi anlamış ve algılamış. Sorun yüzdedeydi! Yüzdelik konusunu herkes irdeledi. Aziz Nesin % 60 dedi; hayır % 60’tan öte… Kimisi % 80, kimisi % 90, kimisi % 99 dedi. Kendilerini koruyacak % 1’lik neredeyse bütün aptal olmayanları içine almış oldu böylece…

  Kutluyorum; bütün aptallar kurtuldu. Abdalları zaten yaşatmıyoruz…

 Aziz Nesin’in ölümünden sonra yayınlanan Okuma Güncesi bir başka edebi güzellik. Şiiri, hikâyeyi, romanı bize dayatılan, ezberletilen gözle değil, bilginin, görgünün, edebi iradenin korkusuzluğuyla ortaya çıkartmamız gerektiğini bir kez daha o büyük aydın olma kararlığını, yaşayan ölülere inat, ölmüş insan diriliğiyle haykırıyor.

 Bu haykırışa, edebi gösteriye bir örnek vermek isterim. Beyhude yetmezliğimiz içinde ezbere bildiğimiz bir sürü büyük-ağır isimlerin bir ömür edebiyat içinde olan Aziz Nesin tarafından, insani nezaketi bırakmadan nasıl irdelendiğini göstermek istiyorum.

 Aziz Nesin aynı zamanda arkadaşı olan Melin Cevdet Anday için okuma güncesine şu notları düşmüş;

“ Melih Cevdet’in düz yazılarını oldum olası severim. Yaşamı ne kertede hırçın ve mantıksızsa, düz yazıları yaşamının tersine mantığa dayanır.

  İlişkilerimiz hiçbir zaman çok yakın çok sıcak olmadı. Çok büyük bir şair olduğu söylenilen ve yazılan Melih Cevdet’in düzyazılarını sevdim ama şiirlerini baştan beri hiç sevmedim. Şimdi tarasam bütün şiirlerini, belki birkaç sevebileceğim şiirini bulabilirim. Şiirini tümüyle akla, akılcılığa dayandığını savlar.
Belki bu yüzden sevmedim.

  Yağmur’un Altında kitabı hesaplı kitaplı, akılcılığa-dayanan değil-dayanmaya çalışan… “

 Fikrin, bilginin ve görgünün önemini bir kez daha gözler önüne seriyor Aziz Nesin. Yazmaya adanmış ömrün, aynı zamanda okumayı da son ana kadar; gözleri görmezken bile Vakıf’da “kızlarım” dediği gençlere okutarak, o evrensel öğrenme tutkusundan ve bu tutkuyu, kendi doğasında işleyip bir başka üretime dönüştüren seçkinlerden birisi…

 Neredeyse son nefese kadar okumuş. Dinlemiş… Onun son nefesine kadar hissettiği şeye, okuma güncesi içinde biraz olsun yaklaştım. Mizaha tutunmuş bu yazar; aynı zamanda doğruluk, bilgi, akıl öğretilerine de tutunmuş. Görünen o ki, mizah ciddiyet, pratiklik, yaşanmışlık içinden doğar.

 Şaklabanlıkları mizahla karıştırmamak ciddi bir irade işi!

 Aziz Nesin 4 Nisan 1995 günü Nesin Vakfı Tepe’de okuduğu kitap Melih Cevdet’in şiir kitabı Yağmur’un Altında. En sonuna düştüğü not; iradenin, fikir, pratik hünerini de anlatıyor;

  “ Şimdi merak ediyorum; Melih Cevdet şiirinin övücüleri, bakalım bu kitap için de ne övgüler düzecekler… Aslında onlar Melih Cevdet’in şiirlerini değil, kendi YETMEZLİKLERİNİ övüyorlar.”


 Güven Serin  




 



  



Hiç yorum yok: