Kamera; Güven Kaleiçi Antalya
ANNE! …
17:30 otobüsü
Tekirdağ sahilindeki durağına yanaştı. İzmir’den yola çıkıp, Çanakkale,
Keşan’dan sonra Tekirdağ ve İstanbul'a gidecek Truva Seyahat genç anneyi
bekleyen 7 yaşlarındaki küçük kızı, heyecandan yerinde duramaz hale getiren
otobüs, yüzlerce km kat edişin, bildik yollarda ilerleyişin soğukkanlılığıyla
yanaştı yolun kenarına.
Otobüsün yolcusunu
bekleyen bir erkek ve küçük bir kız çocuğu. Sarı saçlarıyla annesinin bir
kopyası… Tıpkı onun gibi, hafif utangaç, ince, beyaz tenli… Erkek, küçük kızın
elini sımsıkı tutmuştu. Esmer yüzünde, sevinç mi var, özlem mi Moğol Savaşçılarının
hissiyatını yitirmiş bakışlarıyla tutuyordu küçük kızın elini; sımsıkı…
Beklenen anne nihayet
göründü. Otobüsün dik merdivenlerinden ağır ağır indi. Beyaz teni, temiz yüzü
yorgundu. Otobüsün bagajı açılırken annenin bir tek bavulu indi aşağı. Bavul
inerken, Moğol Savaşçı görünüşlü, bütün hissiyatı donmuş, yerin dibine itilmiş
esmer yüzlü erkeğin elini tutan kız çocuğu; “ ANNEE !” diye seslendi.
Kız çocuğunun özlemi,
sesinin taşıdığı hissiyat, en zalim savaşçıları merhamete, yüzleşmeye getirecek
kader etkiliydi. Yerinde duramıyordu, daha anne otobüsten binmeden önce üzerine
zıplamak, boynuna boynunu, yanaklarına yanağını yapıştırmak istiyordu.
Hissiyatını büyük
erkek titizliğiyle, “el âlem ne der” mantığıyla gizlemiş erkek, kız ile anneye
seslendi;
“ Şöyle kenara geçin,
rahat rahat sarılın birbirinize.”
Anne, erkeğin yaptığı
uyarıya, uyuyan, uyur gezen bir insan tepkisizliğiyle olumlu yanıt verip erkek
ile kız çocuğunun arkasından ilerlemeye başladı. Ama kız; o küçük, sarı saçlı,
anneyi bekleyen o muhteşem yaratık; erkeğin elinden elini kurtardı ve kollarını
açtı…
Küçük kolların büyük
kollu anneye açılışını görmeliydiniz! Hiçbir şato, yalı, sanatsal oluşum bu
manzaraya kafa tutamaz, alt edemez; iç içe geçmiş milyarlık canlı duygularının
en üste tırmanmış sanatının; seslenişin, kavuşmanın, sarılmanın, koklamanın,
öpmenin büyük şöleni yaşandı; kadın da kollarını açtı ve kız çocuğu koşarak
boynuna sarıldı…
Sarı saçlı küçük kız
çocuğu ile yorgun annenin sarılışı bu kadar büyük bir tusun emi oluştura bilir
miydi? Elbet oluşturdu, büyük dalgalar içine kaldım. Boğulmamak, yüzme bilmenin
çırpınışlarıyla kıyıya zor attım kendimi.
Ve sonra, annenin
boynuna sarılmış sarı saçlı küçük kız ve anneyi otobüs durağında bırakıp iğde
kokulu Tekirdağ sokaklarında ilerlerken, beynimin hücreleri de ilerliyordu;
boğulmamış, çıldırmamış olmanın ilerleyişi; annenin nereden geldiğini anlamaya
çalışıyordu. İzmir’den olsaydı, bavulları daha fazla olması gerekirdi.
Muhtemelen Çanakkale veya Keşan’dan geliyor olmalıydı.
Annenin ince yüzü,
Trak Uygarlığının annelerinin yüzü gibiydi; incecik ve yorgun… Muhtemelen bir
ziyaretten, belki de bir ebediyet uğurlamasından; bir yakınını hüzünlü bir
törenle uğurlamış halinin hüznünü de taşıyordu.
Ne muhteşem manzara…
Yaşadığım gel git, birden bastıran sağanak, fırtına çok kısa sürede geçmişe benziyordu.
Onarılması gereken, yazılması gereken görüntüler, yazının ebediyetine
akmalıydı; ancak o zaman, anne ile kızın bronzdan heykelini bırakabilirdim
şehrimin toz-toprak içindeki meydanına; bir eser diye…
Bu yüzden önemsenmeli
çocuklar; küçük kollarındaki büyük güçlerin, sarılma istekleri, çocuk zamanları
yaşama hak edişleri, koşmaları, oynamaları, düşmeleri, gülmeleri için
önemsenmeli; bu yüzden çocuk gelinlere karşı çıkmalı! Erken evliliklerde hemen
çocuk sahibi olmamanın yüksek erdemi de anlatılmalı; anlatılmalı ki moda olan
boşanmalarda, küçük yüzlerindeki büyük enerji ile lanetleme sinler bizleri…
Güven Serin
2 yorum:
"Çocuklar önemsenmeli" gerçekten; Bir birey olduklarını anlamaları için, hayatı ciddiye almaları için, insani değerlere inanmaları için, dünyayı tanıyıp anlayabilmeleri için çocuklar önemsenmeli.
Büyüdüklerinde insanları tanıyıp anlayabilmeleri için, bencil olmamaları, öfkeden,şiddetten uzak olmaları için küçümsenmeden, çocuk yerine konmadan "insan" sayılmalı.
Günaydın öğretmenim;haklısınız, haklısınız... İlla ki çocuk dünyası;akıl ile,sanat ile, sevgiyle...
Yorum Gönder