25 Mart 2014 Salı

MUHTEŞEM REZALET-2


Kamera;Güven Büyükada - 

Işık, 
   Ahşap
     Gösteri


Kamera; Güven  Büyükada

Bir şeyler anlatıyor mimari;barışık olmayı tabiat ile,
paylaşımı,görselliği,düzeni,intizamı...


Kamera; Güven    Büyükada

Her canlı şans bulur tabiatta, her renk, her ses,
kimi kalıcı, kimi geçicidir; ama bitmeyen, sonu
gelmeyen döngünün yürüyüşü içindedirler.


Kamera; Güven  Aya Yorgi Manastırı Yolu
Bir gitar ve bir solist,kendi besteleriyle, doğanın
hakiki doğallığı içinde; belki de Nietzche gibi
değişimi, hep değişimi, hep hakiki gerçeği arıyordur;
kim bilir...


Kamera; Güven   Büyükada

Sandım ki panayırlar eskide kaldı, şimdi festivaller,
şölenler yaşanacak; insanlık şarkıları söylenecek!
Meğer, mesele sadece para kazanmaksa, büyük telaş
hep varsa, hakiki bir şölen çıkmıyor ortaya.


Kamera; Güven  Büyükada

Beygir ve yavrusu tay; hafif esinti, taze otlar;
spikerin dediği gibi; saha güzel, hava şartları
müsait, seyirci mükemmel; o zaman, futbol için
her şey müsait...


Kamera; Güven Aya Yorgi Manastır Yolu-Büyükada

Seviyorum bu haylazları, bahçıvan tabiat olunca,
başka oluyor işte...

MUHTEŞEM REZALET

 Aynı günde, bir biriyle zıt iki yaşam biçimi görülür, hatta yaşanır mı? Bu topraklar üzerinde yaşıyorsanız, bu topraklardaki uygarlıkların değişim sürecini, var oluşlarıyla, yok oluşlarını araştırmamış, onları irdeleyip, ilim ve sanatla, siyasetin halka ve hakka inanmışlığı ile yoğurmamışsanız; elbette olur; hem de bir günde iki yaşam biçimi değil, onlarcası aynı anda görülür;

 Merhameti, rezaleti, zarafeti, kabalığı, pişkinliği, duyarlılığı; hepsini bir gün, bir bahar günü içinde, bir hafta sonu, bir İstanbul gününde görebilirsiniz. Bende öyle yaptım; bir İstanbul gününün içine daha karıştım; doyumsuz şehrimin doymamış ve hiç bitmeyecek aşılanma töreniyle ödüllendirdim kendimi.

 Şimdi işin hangi kısmından başlamalı onu düşünüyorum! Günün sonu ile günün geceye karışan rezaletiyle başlamalı ki, günün başı, şafak vaktinin tazeliği, tomurcukların yeşile, beyaza, kırmızıya, pembeye, sarıya dönüşüm güzelliklerini sona bırakmalı.

 Şafak Törenine hazırlanan kuşlar, askerler, çiftçiler gibi İstanbul gününe hazırlandım. Şehrimin tenha caddelerinden kalabalık, insan seli olan, insan ile tarihin, doğal güzelliklerin büyük dansının olduğu yere İstanbul’a gittim.

 Yolculuk, Tekirdağ ile İstanbul, Kabataş ile Büyükada arasında; otobüs ve vapurla tamamlandı. Büyükada’ya akan insan selleri, derelerden deli ırmaklara, verimli ovalara mil taşıyan baskın sulara benziyor. Bu insanlar ve insancıklar adaların ekonomisine önemli ölçüde katkı sağlıyorlar sağlamasına ama adaların kendine has sükûnetini yerle bir edecek telaş ve gürültü içindeler.

 Ne hazin bir tören…

  İnsanlık nice göçler gördü; ışığın, pırıltının, zenginliğin, güzelliğin; kısacası huzurlu yaşamın olduğu her yere böyle göçler oldu; aktılar; doğudan, kuzeyden, güneyden ve batıdan; doğanın en büyük ovasına mil taşıyan, denizleri tuzlardan arındıran büyük ırmaklar gibi, kendi değişimleri, kendi taşıdıkları folklorik değerleriyle birlikte; büyük çözülmelerin içine doğru aktılar…

 Adalara insan taşıyan vapurlar, ağzına kadar dolu; çoğu yolcu yerlere oturuyor. Yer bulmak, yer kapmak önemli bir gösteriye dönüşüyor; insanların telaşını gören bir batılı, oldukça eğleniyordur; çünkü görülmeye değer bir telaş…

 Aynı telaşlar adalara inince yaşanıyor; fayton sırası, bisiklet sırası, yemek kuyrukları; büyük şehrin sıkışmışlığı, kirlenmişliği insanları öyle bir geriyor ki, adalar, eski zamanların panayır yerleri gibi insan sesleri, insan karmaşası ile büyük bir gösteriye; ritmi, zarafeti, estetiği olmayan büyük bir şeye dönüşüyor…

 Adaların bin yıllık türküsünü söyleyen, özellikle ileri yaşlara ulaşmış insanlar, yüzlerinde şu gösteriyi yapıyor;

 “ Bu güzel yerlere böyle mi kıyar insan! Bu kargaşa, birkaç saate sığacak fotoğraf, video çekimleri insan denen canlıya nasıl bir katkı sağlar, gösterişten, övünmekten öte.” Mimariye, bahçe düzenine, tabiatın doğal dengelerine inanmış adalı kadınlar bu türküyü söylüyor; doğa ile barışık olmak, sanat, mizah ve felsefeyle yoğrulmak, ilimin yakın yardımlarıyla beslenmek, yaşamın vazgeçilmez kalıcılığıdır; doğa, büyük hasat için, önce ekim işini, bakımı, emeği harcıyorsa bütün canlılar, huzur, eğlence, doğru kazançlar için de büyük hasatlar gerekli.

 Büyükada, bütün kargaşanın dışında muhteşemdi. Bakımlı, haylaz kedileriyle, köpekleriyle, çıngırak çalan faytoncuları, düzenli bahçelerin tomurcuk açmış çiçekleriyle, mimari ve mühendislik sanatına inanmış zanaatkârları ve sanatlarıyla muhteşemdi.

 Eve dönüş ise muhteşem yorgunluğu rezaletin kamçısıyla ödüllendiriyordu. AK Partinin mitingi tam bir cehenneme dönüşmüştü. Neredeyse Beyazıt, Aksaray hattı felç olmuştu. Tramvaylar Beyazıt'a kadar çalışıyor, oradan öte gitmiyorlar; gitmediklerini de hiçbir mazeret açıklamadan sık sık duyuruyorlar;

 “ Tramvaylarımız Beyazıt’a kadar gidiyor; oradan öte çalışmıyor” İnsan seli kıyamet gibi… Birçok halk otobüsü miting için “ GÖREVLİ” yazılarıyla donatılmıştı. Halkın yaşamı, tam manasıyla yaşanmaza dönüşmüştü; sanki kıyamet günü, trafik çökmüş, tramvay durmuş; hazin bir insanlık manzarası; perdenin ardındaki insanlar ise bu insanlık manzarasını arka fon olarak kullanıyor; gelişmekte olan, yarı gelişmiş, kendi iç göçünü, terörünü, hukukunu oturtamamış bir toplumun muhteşem hovarda yaşamı…

 Gün böyledir işte, aynı günde, hem muhteşemliği, hem rezilliği bir arada görebilirsiniz; bunu iyi bir sentez yaparsanız, yaşamınız için inanılmaz besinler de elde edersiniz; yaşamı güzel kılma becerisi bu besinlerle elde edilir.

 Büyükada’nın çiğdemleri, papatyaları, gösterişli çam ağaçları, zakkumları hepsi yaşamın zarafeti devamı için baharın var edici katarına katkı veriyorlar; martıları, kargaları ve bülbülleriyle birlikte…

 Ve Aya Yorgi Manastırı taş yolunda elinde bir gitar, ulvi çamların kurdukları oksijen çadırında sesleniyor insanlığa;

Varlık ile yokluğun arası, ey güzel kişi,
 Cennet ile cehennemin yolcusu,
Fark et sevgiyi, fark et yeşermeyi ve
Değişimi…
Varlık ile yokluğun arası, ey güzel kişi
 Arındır kendini, gör doğanın değişim felsefesini.

  Güven Serin 
















3 yorum:

Hamiyet Akan dedi ki...

Ruhumu arındırdığım, doğayla harmanlandığım, maviyle kucaklaştığım ve ciğerlerime temiz havayı bol bol doldurduğum huzur mekanımdır Büyükada :)

GÜVEN SERİN dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
GÜVEN SERİN dedi ki...

Merhaba Hamiyet. Oraya alışılmışlığın,sevmişliğin ayağını atan her insan, zafer kapısından geçen kumandan gibi hissediyor kendini; büyük alkışları,sesleri işiterek ilerliyorsun kendi krallığında.