Kamera; Güven Kaleiçi-Antalya
BURASI BİZİ ÖLDÜRMEK İSTEYENLERİN YURDU
Aşkın sayısız tarifi
vardır; yazarlar, şairler, filozoflar ve aşkın sıcaklığını hissetmiş tüm
insanlar…
Geothe’ye göre; “
Sevilenin kusurlarını hoş görmeyen sevmiyor demektir.” Montaigne’ye göre ise; “
Aşk, utanma ve çekinmenin olduğu yerde vardır.”
Şüphesiz aşk; tutkuya
dönüşen beğenmeler; sevmeler, sadece kadın ile erkek arasında değil,
arkadaşlıklar, dostluklar arasında da vardır. Aşkın anlatımını, susamışlığını,
yüksek heyecanını sadece romantizmimle tarif etmeyi yeterli görmem…
Yaşama, yaşamın
içindeki canlılara yaşamın içinde var oluş nedenlerinden ötürü sevgi ile bağlı,
aşka yakın tutkunluklarla bir ömür geçiren insanlardan birisi de Tezer Özlüdür.
Bu ülkenin vicdan, bilgi, duygu ve merhamet sahibi aydın insanlarından sadece
birisi.
Leyla Erbil, Tezer
Özlü’yü şu şekilde anlatıyor:
“ … Akıl ve
çılgınlık arasındaki ufak, yıldırım hızına sahip atlayışı sözcüklerle nasıl
anlatabilirim? Beyin, düşünce kendini özgürleştiriyor, fırlıyor, bir roket gibi
evrene, boşluğa, sonsuz boşluğa. Onunla birlikte gövde de. Ya da gövde kalıyor
da düşünce gövdeyi koparıp sonsuz boşluğa doğru uçmaya başlıyor…”
Leyla Erbil’in Tezer
Özlü’yü anlatmaya başlarken kullandığı bu alıntı, Tezer Özlü’nün kendi
çalışmalarından sadece birkaç cümlesi. Onun evrene bakışı, evrenin bilinen tek yaşam
gezegeni dünyada duyduğu büyük heyecan, yüksek acılar; horlanmaları,
hassasiyeti ince ve narin bir ruhun öze ulaşmış bedeniyle sözcüklere, iç
çöküşlere; insanlığa duyulan büyük bir evrensel aşka dönüşmüştür.
Tezer Özlü ile Leyla
Erbil çok iyi arkadaşlardır. Bir gün, Çengelköy’de deniz kıyısında, yüzyıllık
çınarların dibinde buluşurlar. Deniz, sisli ve puslu henüz… Islak tahta masada
çaylarını yudumluyorlar. Aynı zamanda üşüyorlar da. O gün Tezer Özlü oldukça
heyecanlı. İleride evleneceği adamı, Hans Peter’i Leyla Erbil ile tanıştırıyor.
Bu tanışma anını
Leyla Erbil şu şekilde yorumluyor;
“ Böyledir Tezer; sevdiklerini birbirine dost kılar; cömert
bir yüreği vardır, ayrıca, kaçırıcı değil birleştiricidir, öyle ki onun
tanıştırdığı herkes birbiriyle kırk yıllık dost gibi olmuştur.”
Tezer Özlü
evleneceği hayatının son iki yılını hastalıkla uğraşsa da mutlu bir şekilde
geçireceği Hans Peter içi, Leyla Erbil’e;
“ Bu adam benim
ölümüm Leyla! Bak, bak, bu benim ta kendim! Kafatasım bu; kendi ölümüm!”
Bu tanışma 1982
yılının Ekim’inde geçiyor. 18 Şubat 1986’da Hans Peter’in yurdunda, onun karısı
olarak, onun kollarında ‘Kanton Spital’de yaşmı sona eriyor. 42 yaşında,
yaşamın bütün labirentlerini merak eden, yaşamının son anlarını sevginin büyük
bir şefkate dönüşme anlarını, kendi ülkesine özlem içinde, sesini
duyuramamanın, evrensel aşkı ülkesinde yaşayamamanın fısıltıları belki de
nesilden nesle hep aktarılacak; onu, uzun saçları, gülümseyen yüzü ve sonsuza
bıraktığı bu sözcüklerle hatırlayacağız;
“ BURASI BİZİ ÖLDÜRMEK İSTEYENLERİN YURDU”
Sözcüklere yakın, çok
daha yakın, o sözcüğe yapışmış ruha dokunacak kadar yakın olduğunuzda,
içinizdeki hücrelerin titrediğini hissedersiniz; bu yaşamın, yaşamanın ve yaşam
içinde sevmenin ödeyeceği bedelin hüzündür de aynı zamanda.
Güven Serin
2 yorum:
Tüm hücrelerinizin titrediği, yüreğinizdeki kanın hızlanıp kalbinizi koşturduğunu, gözlerinizin her zaman ki renkle değilde aşk rengine bürünüp öyle baktığını, zaman denen kavramın sadece saatin tiktakından ibaret olduğunu, yürümek yerine sanki kanat taktığınızı ve gül bahçesinde ateşe atılmışcasına yandığınızı hissedersiniz.
Güzel bir yazıydı, günaydın Güven.
Günaydın Hamiyet. Şiir dizeleri,yüksek haykırış; teşekkürler sana.
Yorum Gönder