Erguvanlar, baş döndürücü kokulara sahiptirler; kısa
zamanların muhteşem gösterisini yaparlar
Tekirdağ
BİR BAŞKA ADAM
Eski dostlar,
Muzaffer İlhan Erdost, Nevzat Helvacı, Akın Birdal ve İlhan Selçuk bir araya
gelmişler. Yanlarına garson gelip ne içeceğini sorduğunda, hepsi birden;
Rakı! …
Yemekler gelmiş,
sular ve buzlar etrafa anasonla birlikte dost gülümsemeleri saçılırken,
Muzaffer İlhan Erdost aklına gelen bir tekerlemeyi söylemiş;
“ Bir kadeh viski içtiğim
Zaman
Bir başka adam
olurum
O bir başka adam
Bir kadeh viski
ister.”
Daha sonra bu
tekerleme insan zekâsı ile başka söylemlere de uyarlandı;
“ Bir kadın sevdiğim
Zaman,
Bir başka adam
olurum
O bir başka adam
Bir kadın sevmek
ister.” Buna benzer seçenekleri artıra biliriz.
Evrenin bir parçası
olan dünyamız ve dünyamızın yaşam döngüsünü hazırlayan tabiat; neredeyse sonsuz
seçeneklere sahiptir. Tabi ki bu seçenekleri görüp, anlamak ve anladıklarımızı
saygı, sevgi ve minnettarlık algısıyla kabul etmek; insaniyetimizin derecesini;
uygarlığımızın çıktığı basamakları da gösterir.
Öyle zamanlar
yaşıyoruz ki; yasaklar, çelişkili kanunlar, yönetmelikler bizi daha bir
çelişkilere, korkulara, rüşvetli yaşamlara yaklaştırıyor. İnanılmayacak kadar
yüksek cezalar; içki içilen, içki satılan yerlere hoşnutsuz ve koşullu
bakışlar; her geçen gün içkiye ölümcül bir zehirmiş gibi bakarak; sürekli
zamlar, yasaklar; içkimin keyif alınan bir şey olmasından çok, kaçak yapılan,
insana zarar veren bir şey olduğunun altı, kalın bir şekilde çiziliyor.
Hâlbuki beş kilo su
içsek fenalaşır; yirmi beş kilo su ile ölüm tehlikesi yaşarız; esas olan,
insanın olaylar karşısında kendi öz fikri; alacağı önlemler olması
gerekiyorken; daha çocuk yıllarında, yaşamın zarif, nazik, hoşgörülü ve
muhteşem bir şey olduğunu eğitim, görgü anlatım ve uygulamalarıyla; yarınların
bir başka adamlarına, kadınlarına mutlu bir ülke geleceği adına yapmamız lüks
değil bir zorunluluktur…
İran’da sekiz yüzyıl
önce yaşamış şair Şeyh Sadi, gecenin seherinde yüreğinin sarayını gözyaşlarıyla
delerken söyleniyor;
Her soluk alışta, ömürden bir soluk eksiliyor.
Çevreme bakıyorum, kimseler kalmamış.
Be adam, elli yıldır yaşadın, hâlâ uykudasın.
Hayat temmuz güneşi altında bir kardır.
Erimiş bu kar, pek azı kalmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder