11 Aralık 2013 Çarşamba

GİTAR NOTALARLA KÜFREDİLEBİLEN TEK ÇALGI


Kamera; Güven  İstanbul 

Blues,insanı dimdik ayakta tutar; sımsıkı ve dopdolu
bir heyecanın şarabını yudumlarken...

GİTAR NOTALARA KÜFREDEBİLECEK TEK ÇALGI

Onun için popüler müziğin filozofuydu, diyorlar. Hem dahi hem de deli, diyenler de var. Zaten, sanata, felsefeye adanmışlık biraz sıra dışılık, biraz haykırılık değil midir ki? İnandığı şeyi, dobra dobra söyleyen, gerektiğinde herkes ile karşı karşıya gelen bir haykırışın içinde olan deli-dahi…

  Frank Zappa 20 yıl önce 53 yaşında prostat kanserine yenik düştü. Ölümünden 14 yıl önce 1979 tarihli “Joe’s Garage” albümünde yer alan “ Why Does Hunt When I Pee?” ( İşerken şeyim niye sızlıyor?” adlı şarkısı ile ölüm sebebini, ona rahatsızlık veren beden acılarını, belki de yıllar önceden notalar ve gitarı ile tüm dünyaya haykırmak istiyordu.

 Murat Beşer Zappa için şu cümleleri seslendiriyor; 

Kokuşmuş Amerikan tarzını kıyasıya eleştiren, pek çok şarkısında toplumu yöneten aldatıcı moral değerleri tanımadığını açıkladı.”, “ Alkol ve uyuşturucuya karşıydı ama tütünü ağzından hiç eksik etmezdi; soğuk biraya ise asla hayır demezdi. Çılgınlıklarını, ipe sapa gelmez hayallerini, irkiltici düşüncelerini, tuhaf fantezilerini; kısacası çıkınında ne varsa hepsini müzik haline getirmiş bir dahiydi. Döneminin sakıncalı olarak görülen tüm müzisyenlerine rahmet okurdu. Yaşadığı dönemin bin ışık yılı ötesindeydi.”

 Kendimi bildim bileli düşünür dururum; efendi insan, itaatkâr insan yaratalım derken, ayıplar, günahlar ile masallarla avunurken esas olanı kaçırmıyor muyuz diye!

 Düşüncenin, düşünmenin, irdelemenin, felsefenin, sanat ve sanatçının önünü keserek daha da kısırlaştığımızın, daha da nursuzlaşarak, uygarlık yarışında sadece tükenenler, ezilenler, ezikler sahnesinde kedinin faresi olduğumuzu hissetmenin acısını hep yaşarım…

 Günümüzde, şu an bile, uzun saçlı bir erkeği, küpe takmış bir genci düşüncelerine, yaşam biçimine saygı göstermeden yok veya aşırı sayıp, gözlerimizle, ellerimizle korkunun en soğuk anlarını yaşatmıyor muyuz?

 Kıçımızı yerden kesecek, keyfimize uyuşturucu gibi keyifler katacak hiçbir icadın nerede, nasıl ve kimler tarafından yapıldığını, bulunduğunu sorgulamayan beyinlerimiz, gençlerin öpüşmesini, bir heykelin ucubeliğini, sanatın içine tükürmeyi biliyor; bunları biliyor da, sanata ve sanatçıya destek vermeyi, düşüncenin, düşünmenin, tepkinin, haykırışın yeşereceği gençliğin bir orman gibi aniden çıkmasından korkuyoruz; hem de karanlıkta, gözleri görmeyen bir canlının çıtırtıları duyan bir canlının soğuk terler çıkaran, kendi kalp atışlarından bile korkacak hale gelmesi gibi korkuyoruz…

 Frank Zappa işerken acı duyduğu şeyinin bile müziğin evrensel dostluğuna sığınarak güvenerek sesleniyor dinleyenlerine. Sanatçı sanatını icra ederken, evrenin sonsuzluğuna adaması için, içinden geldiği gibi, hissettiği gibi haykırmak zorundadır. Uslu uslu yapılacak sanat; ancak zanaat olur ve kendi döneminden öte gitme şansını, özgürlüğünü yakalayamaz.

 Her dönemin haykıranları, her dönemin “uyan” borusunu çalan sanatçıları vardır; kimi, notalara ve tellere dokunarak, kimi tuvale ve fırçaya; kimi dizelere veya kitabın sonsuza adanmış sayfalarına…

  Hallac-ı Mansur’un Enel-Hak diyerek; ben yokum, hak var, demesini din dışı, İslamiyet dışı bulanların insan düşüncesine, sevgisine ve yaratıcıya duydukları inanç tartışmasız bir şekilde zararlı, insanlık ve sevgi dışı değil midir?

 Frank Zappa notaların ve gitarın aynı zamanda düşünce reformu yapmış batının yaşam biçimine sığınarak seslenmiş. Yunus Emre ise hoşgörülü tasavvuf anlayışına, Anadolu insanının içindeki hak ateşini bilerek okumuş dizelerini;

Bu Bir Acayip Haldir

Bir acayip haldir bu hale kimse ermez
Alimle savunulan kılar, ama görmez göz görmez
İlm ile hikmet ile kimse ermez bu sırra
Bu bir acayip sırdır, ilme kitaba sığmaz

Alem ilmi okuyan, dört mezhep sırrın duyan
Aciz kaldı bu yolda bu aşka el uramaz
Yunus canını terk et, bildiklerini terk et.

  Güven Serin





2 yorum:

Hamiyet Akan dedi ki...

Blues'u severim gerçekten insanı dimdik ayakta tutar dediğin gibi.

Güven, öyle bir at gözlüğü takılmış ki gözlere ve beyinler öylesine küçük düşünür olmuş ki ne sanat görüyor ne sanatçı ama konuşmaya gelince atıp tutmakta üstlerine yok. Küpeye, eteğe, öpüşmeye ve dahi neler nelere laf söylenir önemsenir de verilen emek hiçe sayılır ne hikmetse.

GÜVEN SERİN dedi ki...


Merhaba Hamiyet. Sanırım, bazı şeyler büyük toplumsal olaylar olmadan değişmiyor; döngü sabırlı,insan da çok;nasıl olsa içimizde tükenmeyen umutlar da hep olacak..