Kamera; Güven İstanbul
Blues,insanı dimdik ayakta tutar; sımsıkı ve dopdolu
bir heyecanın şarabını yudumlarken...
GİTAR NOTALARA KÜFREDEBİLECEK TEK ÇALGI
Onun için popüler müziğin filozofuydu, diyorlar. Hem dahi
hem de deli, diyenler de var. Zaten, sanata, felsefeye adanmışlık biraz sıra
dışılık, biraz haykırılık değil midir ki? İnandığı şeyi, dobra dobra söyleyen, gerektiğinde
herkes ile karşı karşıya gelen bir haykırışın içinde olan deli-dahi…
Frank Zappa 20 yıl
önce 53 yaşında prostat kanserine yenik düştü. Ölümünden 14 yıl önce 1979
tarihli “Joe’s Garage” albümünde yer alan “ Why Does Hunt When I Pee?” ( İşerken
şeyim niye sızlıyor?” adlı şarkısı ile ölüm sebebini, ona rahatsızlık veren
beden acılarını, belki de yıllar önceden notalar ve gitarı ile tüm dünyaya
haykırmak istiyordu.
Murat Beşer Zappa
için şu cümleleri seslendiriyor;
“ Kokuşmuş Amerikan tarzını kıyasıya eleştiren, pek çok
şarkısında toplumu yöneten aldatıcı moral değerleri tanımadığını açıkladı.”, “
Alkol ve uyuşturucuya karşıydı ama tütünü ağzından hiç eksik etmezdi; soğuk
biraya ise asla hayır demezdi. Çılgınlıklarını, ipe sapa gelmez hayallerini,
irkiltici düşüncelerini, tuhaf fantezilerini; kısacası çıkınında ne varsa
hepsini müzik haline getirmiş bir dahiydi. Döneminin sakıncalı olarak görülen
tüm müzisyenlerine rahmet okurdu. Yaşadığı dönemin bin ışık yılı ötesindeydi.”
Kendimi bildim bileli
düşünür dururum; efendi insan, itaatkâr insan yaratalım derken, ayıplar,
günahlar ile masallarla avunurken esas olanı kaçırmıyor muyuz diye!
Düşüncenin,
düşünmenin, irdelemenin, felsefenin, sanat ve sanatçının önünü keserek daha da
kısırlaştığımızın, daha da nursuzlaşarak, uygarlık yarışında sadece tükenenler,
ezilenler, ezikler sahnesinde kedinin faresi olduğumuzu hissetmenin acısını hep
yaşarım…
Günümüzde, şu an
bile, uzun saçlı bir erkeği, küpe takmış bir genci düşüncelerine, yaşam
biçimine saygı göstermeden yok veya aşırı sayıp, gözlerimizle, ellerimizle
korkunun en soğuk anlarını yaşatmıyor muyuz?
Kıçımızı yerden
kesecek, keyfimize uyuşturucu gibi keyifler katacak hiçbir icadın nerede, nasıl
ve kimler tarafından yapıldığını, bulunduğunu sorgulamayan beyinlerimiz,
gençlerin öpüşmesini, bir heykelin ucubeliğini, sanatın içine tükürmeyi
biliyor; bunları biliyor da, sanata ve sanatçıya destek vermeyi, düşüncenin,
düşünmenin, tepkinin, haykırışın yeşereceği gençliğin bir orman gibi aniden
çıkmasından korkuyoruz; hem de karanlıkta, gözleri görmeyen bir canlının
çıtırtıları duyan bir canlının soğuk terler çıkaran, kendi kalp atışlarından
bile korkacak hale gelmesi gibi korkuyoruz…
Frank Zappa işerken
acı duyduğu şeyinin bile müziğin evrensel dostluğuna sığınarak güvenerek
sesleniyor dinleyenlerine. Sanatçı sanatını icra ederken, evrenin sonsuzluğuna
adaması için, içinden geldiği gibi, hissettiği gibi haykırmak zorundadır. Uslu
uslu yapılacak sanat; ancak zanaat olur ve kendi döneminden öte gitme şansını,
özgürlüğünü yakalayamaz.
Her dönemin
haykıranları, her dönemin “uyan” borusunu çalan sanatçıları vardır; kimi,
notalara ve tellere dokunarak, kimi tuvale ve fırçaya; kimi dizelere veya
kitabın sonsuza adanmış sayfalarına…
Hallac-ı Mansur’un Enel-Hak diyerek; ben
yokum, hak var, demesini din dışı, İslamiyet dışı bulanların insan düşüncesine,
sevgisine ve yaratıcıya duydukları inanç tartışmasız bir şekilde zararlı,
insanlık ve sevgi dışı değil midir?
Frank Zappa notaların
ve gitarın aynı zamanda düşünce reformu yapmış batının yaşam biçimine sığınarak
seslenmiş. Yunus Emre ise hoşgörülü tasavvuf anlayışına, Anadolu insanının içindeki
hak ateşini bilerek okumuş dizelerini;
Bu Bir Acayip Haldir
Bir acayip haldir bu hale kimse ermez
Alimle savunulan kılar, ama görmez göz görmez
İlm ile hikmet ile kimse ermez bu sırra
Bu bir acayip sırdır, ilme kitaba sığmaz
Alem ilmi okuyan, dört mezhep sırrın duyan
Aciz kaldı bu yolda bu aşka el uramaz
Yunus canını terk et, bildiklerini terk et.
Blues'u severim gerçekten insanı dimdik ayakta tutar dediğin gibi.
YanıtlaSilGüven, öyle bir at gözlüğü takılmış ki gözlere ve beyinler öylesine küçük düşünür olmuş ki ne sanat görüyor ne sanatçı ama konuşmaya gelince atıp tutmakta üstlerine yok. Küpeye, eteğe, öpüşmeye ve dahi neler nelere laf söylenir önemsenir de verilen emek hiçe sayılır ne hikmetse.
YanıtlaSilMerhaba Hamiyet. Sanırım, bazı şeyler büyük toplumsal olaylar olmadan değişmiyor; döngü sabırlı,insan da çok;nasıl olsa içimizde tükenmeyen umutlar da hep olacak..