10 Aralık 2013 Salı

DÜŞÜNMEK


Kamera; Güven Pheselis-Likya Tırmanışı 

Kırmızı çizgiler;sanki zaman yolculuğu için bir davet;
Dikkat; kırmızı çizgiler...


Kamera; Güven Pheselis Likya Yürüyüşü

Esinti bütün kokuları taşıyor;gelmiş geçmiş,
bütün kokuları...


Kamera; Güven  Likya Tırmanışı- 
Pheselis Tekirova Hattı...

DÜŞÜNMEK!

 Ruh doktoru Otto Fornichel ; “ Düşünmek harekete geçmek için bir hazırlıktır."Der. Düşünmeyen, düşünemeyen insanların, düşünmek istemeyenlerin nasıl bir kaosun içine düştükleri, gelişen dünyanın gelişmiş insan topluluklarıyla karşılaştırdığımız yaşam biçimleriyle ortaya çıkıyor. Bir taraf, huzurun, sanatın, bilimin alkışlarıyla şenlenirken, bir taraf ise; kuşkunun, merhametin, acımanın, yokluğun, kin ve nefretin zalimlileriyle boğuşuyor…

 Düşünmekten korkmayıp, düşünceleri bilgi ve görgüye dönüştürmenin heyecanı, marifeti içinde olmanın seçenekleri, özgürlüğü, estetiği ve zarafeti ise sonsuza uzanan renklerin, yaşamların gizemleriyle doludur.

 Yıllardır, yüzyıllardır verilen savaş, insandan insana, toplumdan topluma değişik de olsa; geçtikleri, geçecekleri ve ulaşacakları yol hep aynıdır; insan, düşünmeye, sevgiye, buluşlara, neşeye, hüzne, heyecana, besine, eğlenceye ihtiyaç duyar; bu ihtiyaçları ne kadar iyi ve kararlı ve dengeli karşılarsak o kadar huzur dolu, o kadar çok sesli ve güçlü oluruz; düşüncesizliğin sessizliğini erdem saymayıp, boşboğazlığın, çığırtkanlığın boşluğuna düşüp, evrenin kara deliklerine düşen yıldızlar gibi kaybolup gitmeyiz…

 Bu düşünceler içinde 2012 yılında başlattığı Likya Yolculuğumu kısım kısım gerçekleştiriyorum.
2012 yılı Kaş yakınlarındaki Likya yolunun küçük bir bölümünü geçmiştim. Şimdi ise antik Phaselis Kentinden, tarihi kalıntıların, hünerli ellerini, kurdukları şehrin caddelerine baka baka Likya Yolunun bir parçasını daha yürüdüm. Likya Yolunu belirten kırmızı işaretleri takip ederek, binlerce yıl önce kullanılmış bu efsanevi yolu tekrar yürümenin, çam ve baharat kokularını, geçmiş ile gelecek arasında bugünü yaşamak; masalımsı bir lütuf, büyük bir minnet duygusuyla göklere el kaldırmak gibi bir şey…

 Phaselis Antik Kenti bugün bile insanı düşündürecek kadar güzel bir konuma sahip. Denizin oluşturduğu bir liman koruyuculuğundaki koylar Akdeniz’in korkutucu büyüklüğünden çok, bir ananın şefkatli kucağı gibi; etkiliyor insanı.

  Phaselis Antik Kentinin batıya bakan kısmından dağlara tırmanıp çam ve sedirlerin arasından Tekirova’ya ilerledik. Olimpos Milli Parkı içinde kalan bu dağlardan Akdeniz’i, Phaselis Antik Kentini izlemek; insanı zamanlar arası geçiş tanıklığına sokuyor. Yaşlı çam ağaçlarının görkemi kadar, genç ağaçların şımarık bakışlı tazelikleri de çok önemli ve yakışan güzellikteler.

 Düşünme, bilgi edinme plan yapmaya, geçmişin, tabiatın anlattıklarını, bugüne çevirme yine insanın elinde. Tabiat ile ne kadar çok barışık yaşanırsa, insan denen canlının huzuru, görgüsü, zanaatı artacaktır diye düşünüyorum. Düşünen insan aynı zamanda gözlemleyen ve öz güveni sayesinde uygulayan, eyleme geçen insandır.

  Fethiye’den Antalya’ya kadar uzanan Likya Yolu 1992 yılında başlatılan çalışmalar sayesinde bir İngiliz olan Kate Clow tarafından 1999 yılında hizmete açılmıştır. Dünyanın en iyi uzun yürüyüş rotaları arasına girmiş olan Likya Yolu, tabiat ve tarih severler için paha biçilmez güzellikler, hikayeler; renkler, kokular ve sesler barındırıyor.

 Düşünen, araştıran insanlara ne kadar minnet duysak azdır. Doğayı katlederek yapılan her şeyin sonu geliyorken, doğa ile barışık bir çalışma olan Likya Yolu, bir ülkeye yapılacak en güzel hizmetlerden birisidir; onlarca fabrikadan çok daha değerli ve zararsızdır…

 Kısa vadeli sadece bireysel çıkarları düşünerek ince değerimizi yok ettikten sonra var etmek için milyarlarca, trilyonlarca para harcandığı gibi, milyonlarca insanımız zarar görüyor. Tekstil Fabrikalarının düşüncesiz olarak ve çok hızlı açılıp, kuralsız, denetimsiz üretim yapmaları; binlerce insanı istihdam etmesine etti ama yörenin doğal hayatını yerle bir etti. Doğal su kaynakları, ekim yapılacak araziler hızla yok oldu. Şimdi derelerden simsiyah fabrika artıkları akıyor. Ve insanların solgun, bitkin yüzlerinde neşeden bir tek iz görünmüyor…

 Düşünen insan, doğru yargılayan insandır; nefreti yok edip, önlem almayı bilen, ilimin, sanatın, felsefenin yağmurlarıyla yıkanan insandır. Düşünen insan, hiçbir şeyi tam olarak kötü görmez; kötülüğün esas özünü merak edip, özüne iyilik ve sevginin tohumlarını aşılar; onun yaratılışında var olan güzellikler; düşünmenin, görgünün ve öğretilerin yardımıyla filizlenir…

  Güven Serin 




2 yorum:

Hamiyet Akan dedi ki...

Düşünen, araştıran merak eden insanlara ihtiyacımız var.

GÜVEN SERİN dedi ki...



Kesinlikle var;hem de her daim;renkler ve ara renkler...